Aydınlar ve din adamları acaba ne yapıyorlardı?

Aydınlar ve din adamları acaba ne yapıyorlardı?

Bize ne mi oldu? Belki de bize ne olmadı ki diye sorsak daha kolay yanıt bulabiliriz. Bunlara cevap vermek için son 20-25 yıllık döneme bakmak yeterli olacaktır.

Bize ne oldu?

Necdet Caf

Sahiden bu güzel Anadolu’nun, cennet vatanın insanına ne oldu? Aslında yazma sebebim işte bu soru oldu. Bize ne mi oldu? Belki de bize ne olmadı ki diye sorsak daha kolay yanıt bulabiliriz. Bunlara cevap vermek için son 20-25 yıllık döneme bakmak yeterli olacaktır.

1990’lı yılların başından başlayarak ülkemizde özel televizyon ve özel radyolar kurulmaya ve yayın hayatına girmeye başladılar. Her biri kendi alanında acemiliklerle dolu işler yapmaya başladıklarında toplumun bir kesimi gülüp geçerken, bir kesimi bunları izlemeye-dinlemeye alışmaya başladı. Bu medya kuruluşlarının bazıları insanları ekranlara çekmek için Spor programları, bazıları yarışma programları, bazıları da dizi filmler yayınlayarak toplumda dikkatleri çektiler. Çünkü bu programlar genç-orta yaş ve yaşlı tüm insanlara hitap ediyordu.

Toplum bu özel medya kuruluşlarına alıştıkça, bu kuruluşlar aynı anda düğmeye basılmışçasına Anadolu kültürüne uymayan yayınlara başlayıp, bunların dozunu giderek artırdılar.

Diziler ile Aile içi sorunları, ahlaki ve kültürel değerleri irdelemeye, yermeye ve dejenere etmeye başladılar.

Yarışma programlarında genç kadınlara sarkıntılık eden erkek sunucular, tanışma programlarında genç erkek ve kızların tanıştırılması hızla yayılmaya başlandı. Spor programlarının sayısı arttı ve saatlerce maçlarda ki pozisyonlar tartışılarak insanları ekranlarda tutmaya devam ettiler.

Radyolardaki durum ise Arabesk ve Pop müzik alanında adeta patlamalar yaşandı. Damarın adresi, gençliğin yeni İlahı gibi söylemler kulaklarda iyice aşinalık oluşturdu.

Yıllar birbirini kovalarken 2000’li yıllara gelindiğinde artık diziler, yarışmalar, spor ve radyo programları iyiden iyiye benimsenmişti. Bu süreç yaşanırken giyim, davranış, kültürel ve dini değerlerde zamana uyarlanmaya, örf ve ananeler teker teker terk edilmeye başlanmıştı bile; Batı tarzı dar blue jeanler, dekolte ve tayt tarzı giysiler özellikle görsel medyada adeta insanların gözüne gözüne sokulur duruma geldi.

Dizilerde zenginlik, lüks yaşam, aile içi ve toplumda çarpık ilişkiler normalmiş gibi gösterilmeye gerçek yaşamdan soyutlanmaya devam ediliyordu. Elbette bunların yanında sayısı ancak 1-2 olan faydalı programlarda vardı.

Peki, bunca yozlaşma nasıl ve kimler elinden yapılıyor? Bunlara Aydınlar, din adamları ve siyasiler neden engel olmuyorlardı.?

Siyasiler engel olmak yerine halkın bu şekilde uyutulmasının işlerine ne denli yaradığını, kendi koltuklarını sağlamlaştırmayı ve işlerini yürütmeyi tercih ettiler. Bunu yapmaları özellikle dışarıdaki iş ortakları global çevrelere verdikleri sözler ve onlarla yaptıkları anlaşmalar sebep olmakla beraber kendilerinin de ciddi kazançları oluyordu.

Aydınlar ve din adamları acaba ne yapıyorlardı?

Bu iki kesim ya ben toplumdan üstünüm anlayışıyla aydın görünüyor ve kibirle yaşamayı seçiyorlardı, ya da bizim cemaate, tarikata gir, düşünmene gerek yok, itaat et yeter, seni biz cennete yollarız anlayışını yaymaya ve itaatkar bir toplum oluşmasına neden oluyorlardı.

Sonuçta bütün bu bilgi karışıklığına, yozlaşmaya maruz kalan halk ekonomik sıkıntılar içinde kıvranıyor ve iş-ev arasında ki hayat mücadelesinde okumaya-araştırmaya-sorgulamaya vakit dahi bulamıyordu.

Neticede geldiğimiz 2018 yılı içinde “Burası Türkiye, cinnet geçirenlerin, kendi çocuğunu öldürenlerin, kardeşine tecavüz edenlerin, yeğenlerine tecavüz edenlerin, çocukların taciz edildiği ve her türlü ahlaksızlığı kolayca yapanların ülkesi… Anne-baba bir olup kendi çocuğunu öldürüyor. “ cümlesinin kurulmasına maalsef neden oluyordu.

AYDINLARIN ve DİN ADAMLARININ SUSKUNLUĞUNUN neticesinde batmaya yüz tutmuş bir hale geldi güzelim ANADOLUMUZ…!

(7Sabah.com)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *