Nurettin Topçu’nun Demokrasi Anlayışı

Nurettin Topçu’nun Demokrasi Anlayışı

Genel olarak Topçu’nun demokrasi ile ilgili yazılarına bakıldığında demokrasinin mükemmel bir rejim değil ancak bir geçiş rejimi olduğu vurgulanmaktadır.

NURETTİN TOPÇU’NUN DEMOKRASİ ANLAYIŞI

Hüseyin Arslan

Âlimden çok cahilin, faziletli kişilerden çok şahsi menfaat düşkünü bireylerin bulunduğu bir yerde çoğunluğun oyuyla seçilenler nefislerine düşkün kişiler olacaklarından dolayı toplum içinde haksızlıklar ve kötülükler kendilerini göstereceklerdir. Demokrasinin temelinde eşitlik ve hürriyet yatmaktadır. Ancak yeryüzündeki tüm insanlar mutlak anlamda eşit değildir. Ayrıca liberal sistemin kendisi eşitliği çiğnemiştir. Demokrasinin dayandığı hürriyet ise ruhi ve ahlaki hürriyeti baz almamıştır.

Demokrasi rejimi hakkında İslamcılar arasında bir mutabakat yoktur. Demokrasi bazı İslamcılar tarafından mükemmel bir sistem olarak görülürken bazıları tarafından ise kerih görülür. Bu nedenle İslamcı profile sahip dergiler arasında birçok eleştiri yazısı kaleme alınmıştır. Nurettin Topçu da demokrasi sistemine eleştiri yazısı kaleme alanlardan biridir. Bu yazıda Topçu’nun eleştiri yazılarının içeriğine yer verilerek genel bir değerlendirmesi yapılacaktır.

Topçu’nun ilk yazısı “Hâkimiyet ve Demokrasi”[1] başlığını taşımaktadır. Topçu, yazının başında hâkim olanın idare edilene verdiği söz olan mesuliyet fikri ile devlet fikrinin birbirinden ayrılamayacağını vurgulamaktadır. Yazının devamında yazar, devlet ile hükümet arasındaki ilişkiye değinmiştir. Hükümet yetkililerinin devlet gücünü kullanmalarından dolayı mağrurlar arasından değil fedakârlık yapabilenler arasından seçilmesi gerekir. Milletvekilliği maaşsız, ikbalsız ve şöhretsiz bir makam haline getirilmelidir. Kimse bu unvana sahip olduğu gerekçesiyle bir şeyler elde etmemelidir. Demokrasi rejimlerinde hâkimiyetin bütün millete yayılmasından dolayı tüm fertler devletten ve yönetimin icraatlarından mesul durumundadır. Topçu, yazının devamında millet ve hükümetin sürekli birbirini denetlemesi gerektiğini dile getirir. Çünkü hükümetin milleti hiçe sayması durumunda milletin başına bela kesilir. Millet kuvveti hükümeti denetleyemeyecek kadar zayıf kalırsa istibdat rejimi ortaya çıkar. Eğer hükümet, milleti denetleyemezse millet içinde hâkim olan zümre her istediğini yaptırır. Mesuliyet duygusu ortadan kalkar ve devlet ve millet mekanizması hâkim zümrenin istekleri doğrultusunda işlemeye başlar. Diğer birtakım zümreler de iktidarı ele geçirmek için sürekli çatışacaklarından dolayı ortaya bir kaos ve anarşik düzen çıkar. Bu durumda milletin başından belalar eksik olmaz. Demokrasiyi en gerçek ve haklı hükümet şekli olarak kabul eden Topçu’ya göre millet ve hükümetin birbirini denetlememesi sonucu ortaya çıkan istibdat, kaos veya anarşik düzenden dolayı demokrasi bir anda en kötü yönetim rejimine dönüşür. Böyle bir durumda her şeyi yoluna sokmak için milletin içinden çıkan fedakâr bir neslin mesuliyeti üstlenerek bu çürümüş enkazı ortadan kaldırmasından başka bir seçenek ortada kalmamaktadır. Bu anlamda devleti yönetmesi gerekenler mesuliyet sahibi, ahlaklı ve namuslu kişiler olmalıdır. Ancak bu kişiler devleti âbâd eder.

Topçu’nun bir diğer yazısı, “Demokrasi ve İnsan” [2]başlığıyla yayınlanmıştır. Bu yazıda Topçu, demokrasiyi geçmiş asırlarda zalim hükümdarların eziyet ve yaptırımlarından usanan insanların ortaya koyduğu tepki ve ayaklanma olarak nitelendirir. Demokrasi rejiminde her ne kadar halk kendi kendini yönetiyorsa da yönetim işinin ihtisaslaşması gerekir. Bundan dolayı demokrasi sürekli bir rejim olamaz. Olsa olsa bir geçiş rejimidir. Demokrasi, değişen dünyaya uygun idare biçimi bulununcaya kadar bir yönetim biçimi olarak varlığını korumaya devam edecektir. Âlimden çok cahilin, faziletli kişilerden çok şahsi menfaat düşkünü bireylerin bulunduğu bir yerde çoğunluğun oyuyla seçilenler nefislerine düşkün kişiler olacaklarından dolayı toplum içinde haksızlıklar ve kötülükler kendilerini göstereceklerdir. Demokrasinin temelinde eşitlik ve hürriyet yatmaktadır. Ancak yeryüzündeki tüm insanlar mutlak anlamda eşit değildir. Ayrıca liberal sistemin kendisi eşitliği çiğnemiştir. Demokrasinin dayandığı hürriyet ise ruhi ve ahlaki hürriyeti baz almamıştır. Topçu, buradan hareketle demokrasinin hak bir rejim olmasının aksine tıpkı monarşi gibi bir rejim olduğunu belirtir. Ayrıca demokrasi rejimlerinde yapılan tüm eylem ve mücadeleler halk adına yapılmaktadır. Hâlbuki bu eylem ve mücadeleler çoğunlukla belli bir zümrenin menfaati için yapılmaktadır.

Topçu, demokrasinin hiçbir zaman düzen getirmeyeceğini dile getirir. Demokrasinin işlevi var olan düzeni korumaktır. Eğer ortada bir düzen yoksa demokrasi, bir yükseliş ve kurtuluş hareketi meydana getiremeyecektir. Demokrasiden böyle bir işlev beklemek de beyhudedir. Topçu’ya göre halka dayanan, halka hizmet eden, halk tarafından kontrol edilen fakat halkın üstünde duran ve Allah’ın hükümlerine boyun eğen kuvvet en iyi hükümettir. Mesuliyet iradesinin Allah’tan almayan, halkın karşısında sorumluluk tanımayan ve insanların ihtiraslarına gem vurabilecek iktidarı kendinde tanımayan bir idare, haklı ve adil olarak görülemez. Zengini ihtirasından, fakiri kin ve gayzlarından kurtararak, insanlık sevgisi içinde insanları Allah’ın iradesine bağlayıp yaşatacak iktidar ancak Hakk’ın hâkimiyetini sağlar.

Topçu, “Demokraside Ferdî İrade”[3] başlıklı yazısına modern rejimin, halkı bazı fertlerin elinde idare edilmekten kurtarıp kendilerini bizzat kendilerinin yönetmesini baz aldığını ifade ederek başlamıştır. Topçu, kendilerini idare edenlerin kimler olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Kuvvetliler gibi zayıflar veya hastalar, gençler gibi ihtiyarlar ve âcizler, âlimler gibi cahiller, akıllılarla beraber deliler ve aptallar, namusların yanında şerirler ve namussuzlar da kendilerini idarece edeceklerdir.” Topçu’ya göre toplumda cahil ve kötü ruhlu insanların sayısı namuslu adamların ve âlimlerin sayısından daha fazla olmasından dolayı çoğunluğun idaresinde cehaletle kötülüğün hâkim olacağından şüphe edilemez. Demokrasinin her ne kadar kanun rejimi olduğu dile getirilse de halkın kanunlara itaati gitgide azalmaktadır. Bunun en temel nedeni halkın “kanunu yapan benim” anlayışında kaynaklı rahat hareket etmesidir. Alt tabakada bulunan kesimdeki ahlakın temeli olan hörmet hissinin zayıflamasından olayı itaat duygusu gevşemiştir. Topçu, itaati hörmetin hareketli ifadesi olarak görür. Eski dönemlerde ahlak düşüklüğü, komşuları birbirine garazkâr ve kindar yaparken şimdi kardeşi kardeşe düşman yapmaktadır. Özellikle demokrasi rejimin bir getirisi olan particiliğin bu ahlak düşkünlüğü ile birleşmesi sonucunda ortaya çıkan particilik/partizanlık toplumda açığa çıkan birçok kavganın ve düşmanlığın nedenlerinden biridir. Ailelerin kendi içlerindeki parti ayrılıklarından kaynaklana menfaat ayrılıkları büyük tartışmaların meydana gelmesine sebebiyet vermektedir.

Topçu’ya göre demokrasi halkın kendi çelimsiz gücü ile yetinmesine mecbur etmesinden dolayı halka gevşeklik getirmiştir. Her ne kadar işlere uzanmaya ve müdahale etmeye çalışan eller, çoğunluğunun sözünü geçtiği yerde kaale alınmamakla beraber, engellerle karşılaşacaklardır. Halk isteklerinin hâkim olduğu cemiyette her şeyin orta seviyede olmasından dolayı büyük irade adamlarının sözlerinin ve eylemlerinin bir kıymet-i harbiyesi kalmayacaktır. Demokrasi ferdîyetçiliğe karşı toplumsal hareketleri ön plana çıkarmasından kaynaklı olarak fertlere sürü halinde yaşama sevgisini aşılamaktadır.

Topçu, demokrasinin bir hizada yürüyen fertlerin birbirini itmesi sonucunda ortaya çıktığını ifade eder. Bu durumda fertler, yüksekte bulunan mesuliyet duygusuna sahip âlim ve namuslu adamların iradelerinden değil aşağıda bulunan ve hüviyetlerini belli etmeyen câhil ve kötü ruhlu insanlardan kuvvet ve ilham almaktadırlar. Çoğunluğun söyleminin ve eyleminin doğru kabul edildiği demokraside keyfiyetin yerine kemiyetin geçmesi misali ruhun yerini de madde almaktadır. Ayrıca milletvekilinin normalde en başta Allah emri ondan sonra millet davası, anayasa ve devlet iradesini amir olarak telakki etmesi gerekirken demokrasi rejiminde oy sahiplerine yaranmak için hakkaniyetli bir şekilde hareket etmemektedir.

Genel olarak Topçu’nun demokrasi ile ilgili yazılarına bakıldığında demokrasinin mükemmel bir rejim değil ancak bir geçiş rejimi olduğu vurgulanmaktadır. Demokrasi rejimi, teorik mutlak eşitlikten hareket etmektedir. Hâlbuki insanlar hiçbir zaman mutlak anlamda eşit olamazlar. Demokrasinin bir diğer özelliği Hakk’ın hâkimiyetine dayanmamasıdır. Bu da Allah’ın iradesinin yok sayılmasına neden olmaktadır. Halkın demokrasi rejiminde etken olduğu varsayılsa da aslında sistem hep belli zümrelerin isteği doğrultusunda işlemektedir. Ayrıca demokrasi rejimi sonucunda ortaya çıkan partiler insanlar arasında partizanlığın yayılmasına neden olmakta ve bu da aileler arasında menfaat çatışmasının meydana gelmesine sebebiyet vermektedir. Toplumun çoğunluğunun toplumsal menfaatten çok şahsi menfaatlerinin peşinde koştuğu göz önünde bulundurulduğunda demokrasi rejimin işin ehlinin başa gelme olasılığının ne kadar düşük olduğu fark edilmektedir. Kısacası Topçu’ya göre demokrasi rejimi daha iyi bir rejime geçiş sağlanıncaya kadar yürürlükte kalabilir. Çünkü demokrasi rejimi hiçbir zaman mükemmel bir sistem sunmayacaktır.

[1] Nurettin Topçu, Hakimiyet ve Demokrasi, Hareket Dergisi, Ocak 1949, III (35), 2,13,16

[2] Nurettin Topçu, Demokrasi ve İnsan, Hareket Dergisi, Nisan 1969, V (40), 4-6.

[3] Nurettin Topçu, Demokraside Ferdî İrade, Hareket Dergisi, Temmuz 1969, V (43), 5-6.

Kaynak: İslamcı Dergiler Projesi

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *