“ABD ‘altına hücum’ günlerine döndü, çünkü onların ‘fabrika ayarları’ bu!”

“ABD ‘altına hücum’ günlerine döndü, çünkü onların ‘fabrika ayarları’ bu!”

Nihal Bengisu Karaca, Amerika’nın yeni dönemde fabrika ayarlarına döndüğünden bahisle, bunun Türkiye’deki bazı yansımalarından söz etti.

Bugün Habertürk’teki yazısında, Amerika’nın bu dönüşümünün küresel etkilerinin Türkiye’deki izdüşümünden söz eden Nihal Bengisu Karaca, ortaya çıkan çirkin sonuçların Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefette bazı şeyleri netleştirdiğini belirtiyor. “İktidarıyla muhalefetiyle, tüm ülkeyi kim olduğunu, nerede olduğunu anlamaya zorluyor. Bir nevi ebelik yapıyor.” diyen Karaca, bu duruma örnek olarak Kılıçdaroğlu’nun 17 Mayıs’ta grup toplantısında yaptığı konuşmayı örnek gösterdiği yazısının ilgili bölümünde şunları yazdı:

Kudüs’te ABD büyükelçiliğinin açıldığı günü hatırlıyorum mesela. Kaç Filistinli, sadece protesto ettiği için gerçek mermilerle öldürüldü ve aynı anda büyükelçilik binasında kaç şampanya patlatıldı sayabildiniz mi? İnsanlık adına utanç verici o günün içinden değeri tam bilinememiş, öylece es geçilmiş bir konuşma da geçmişti. Not almıştım. Şöyle:

“Dün pazartesiydi, tarihe ‘Kanlı Pazartesi’ olarak geçecektir. Bir tarafta ellerinde en gelişmiş silahlar, öbür tarafta sadece ve sadece barış gösterisi, barış isteyen, kendi topraklarını isteyen bir Filistin halkı var. Ve siz o gelişmiş silahlarla acımasız insanları tarıyorsunuz, katlediyorsunuz. Bu mudur insanlık, bu mudur ahlak, bu mudur adalet? Kimse bundan sonra kalkıp da dünyaya demokrasi dersi vermesin. Her demokrasi dersi verdiklerinde, onlara kanlı pazartesiyi hatırlatmak insanlığın temel görevlerinden birisi olmak zorundadır artık, bunu yapacağız….

Ortadoğu’da Amerika artık arabulucu olma rolünü tümüyle kaybetmiştir; çünkü taraftır. İsrail hükümetinden yana taraftır. (…) Trump yönetimi Ortadoğu’ya kanı ve gözyaşını getirir artık, ölümleri getirir artık.

Değerli arkadaşlarım, biraz sizi geriye götüreyim. 15 Temmuz 1092, bir cuma günü. 40 günlük kuşatmadan sonra Kudüs düşer, Haçlı orduları tarafından, Kudüs düşer ve büyük bir katliam başlar, büyük bir Müslüman katliamı başlar. Ve sadece Müslümanlar değil, Yahudiler de öldürülür Haçlı seferleri sırasında, onlar da katledilirler.

2 Ekim 1187… Aradan 95 yıl geçmiştir. Yine bir Miraç Kandili gecesinde büyük komutan Kudüs’ü geri alır. O komutanın adı Selahaddin Eyyubi’dir. Alır, ama ‘Hiç kimseye dokunmayacaksınız’ talimatını verir, ‘Hiçbir Hıristiyan öldürülmeyecektir’ talimatını verir. İslamiyet’in bir barış dini olduğunu, sevgi ve hoşgörü dini olduğunu söyler, ‘Kimsenin burnu kanamasın’ der. ‘Kudüs’ten ayrılmak isteyenler de ayrılabilirler’ der. İşte Haçlı seferleriyle Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’e bakış açısı arasındaki fark budur! Biri insani, biri vahşi bakış açısıdır. Haçlı seferlerinin anlayışı bugün de var. Kudüs’te bugün aynı anlayış uygulanmaktadır…”

OY KAYGISI MI, KABULLENİŞ Mİ?

Bu konuşmayı yapan Erdoğan değildi. Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. (15 Mayıs 2018).

Hasılı, çok değil daha iki-üç yıl önce bütün mesaisini “Ay Batı’dan çok koptuk” serzenişi üzerine kuran bir partinin liderine bugün “Haçlı zihniyeti” dedirten bir dönemden geçiyoruz. Bu konuşmayı tümden oy kaygısına indirgemenin yanıltıcı olacağını düşünüyorum. Bana kalırsa sebep, biraz zorlamayla da olsa, herkesin her şeyin farkına varmasıdır. O her şeyin içinde bütün eksiklik ya da aşırılıklarına rağmen içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayıp o coğrafyanın kaderinden, tarihinden, kimliğinden kaçarak devam edemediğimizin farkındalığı var.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • ferhat ŞALVARCIOĞLU
    10 Haziran 2018, 18:25

    harika harika

    REPLY