Erdoğan, Chatham House’a konuk oldu

Erdoğan, Chatham House’a konuk oldu

İngiltere’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Chatham House’ta konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İngiltere ile yakın iş birliğimizi yeni dönemde daha da ilerleteceğimize inanıyorum” dedi.

DÜNYANIN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ

İngiliz yazar William Shakespeare’in, bugün hayatta olması ve Hamlet adlı eserini tekrar yazması durumunda Prens Hamlet’e yine ‘Dünyanın çivisi çıkmış’ dedirteceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de yıllardır gözlerinin önünde çocukları katledilen annelere, ebeveynlerinin ölümünü izleyen çocuklara bakıp da başka bir şey söyleyebilmek mümkün değildir” diye konuştu.

Filistin’de, son birkaç haftada yaklaşık 50 kişinin keskin nişancılar tarafından özellikle hedef alınarak öldürüldüğünü, evlerine geri dönmekten başka talebi olmayan bin civarında insanın kasten vurulduğunu görüp de ‘Dünyanın çivisi çıkmış’ demekten başka bir şey söylemenin mümkün olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afrika’da günde bir doların altında para kazanıp, ailesini doyurmaya çalışan bir babaya sorun bakalım, o başka bir şey söyleyebilecek mi?” diye ekledi.

Bu sorunların çözümüne öncülük etmekle sorumlu uluslararası toplumun, henüz terörizmle mücadelede ortak bir paydada buluşmayı dahi başaramadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, senin teröristin kötü, benim teröristim iyi mantığının, sorunları çözmeyip yeni sorunları ortaya çıkardığını söyledi.

DEAŞ’LA MÜCADELE

Türkiye’nin Suriye’de yaşadığı sorunun böyle bir sorun olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ terör örgütüne karşı en etkin operasyonu yapan Türkiye’nin, 3 bin DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdiğini, DEAŞ bağlantılı 63 bini aşkın kişiye ülkeye giriş yasağı koyduğunu, yasadışı yollarla ülkeye giren ve örgütle ilişkisinden şüphelenilen 6 bin 200 kişiyi sınır dışı ettiğini, örgüte mensup 3 bin 563 teröristi tutukladığını hatırlattı. Türkiye’nin karşısında bir başka terör örgütünün daha bulunduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’deki boşluktan istifadeyle, sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturmaya çalışan PYD-YPG teröristlerine karşı mücadelemizde karışımıza, güya müttefikimiz, güya terör karşıtı, ülkeler çıkıyor” dedi.

Suriye topraklarında Türkiye’nin güvenli hâle getirdiği yerlere yüzbinlerce insan geri dönerken müttefik ülkelerin desteklediği terör örgütlerinin kontrolündeki bölgelere kimsenin geri dönmediğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları ekledi: “İnsanlar, karşılarındakilerin, tıpkı DEAŞ’lılar gibi eli kanlı teröristler olduğunu biliyor, kendilerini güvende hissetmedikleri için de geri dönmüyor. Siz bakmayın, bu terör örgütünün Kürt kimliğini istismar ettiğine, bu terör örgütünün içerisinde Batı’nın birçok ülkesinden insan var. Ama adını Kürtçülük ve Kürtlerle kamufle etmek suretiyle dünyayı aldatmanın gayreti içerisindeler. Ayn’el Arab veya Kobani denen bölge, PYD-YPG teröristlerinin kontrolünde. İsmi üzerinde, Ayn’el Arab bir Kürt bölgesi değildir. Aslında Ayn El Arab ‘Arap’ın gözü’, yani Arapların aslında kendi yerleşim bölgesidir. Ama bu bölgenin halkı ülkemizde, şu anda Şanlıurfa vilayetimizde yaşıyor. Eğer burada gerçekten Kürtlerin hakkı ve hukuku gözetilseydi, bu insanlar Şanlıurfa’da değil sınırın karşı tarafında kendi evlerinde yaşıyor olacaktı. Demek ki mesele Kürt meselesi değil, terörizm meselesidir.”

Türkiye’nin, teröre karşı sürdürdüğü kararlı ve özverili mücadelenin bir hedefinin de FETÖ terör örgütü olduğuna işaret ederek, 15 Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere, FETÖ’nün işlediği suçların, buzdağının görünen yüzü olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, örgütün ihtiraslarının tüm dünyayı tehdit edecek sapkınlıklara sahip olduğunu, İngiltere dâhil, tüm ülkelerden bu örgüte karşı adım atarak sınırları içindeki örgüt mensuplarını Türkiye’ye iade etmesini beklediklerini kaydetti.

ÜÇ SEMAVİ DİN

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye bu krizlerle uğraşırken, Batıda çok tehlikeli bir sürecin işlediğine dikkat çekerek, Avrupa’nın göbeğinde insanların inançları, dinleri, kültürleri ve hayat biçimleri yüzünden ötekileştirildiğine, iç siyasi hesaplarla Kudüs’ün statüsünü değiştirmeye yönelik adımların uluslararası toplumun tüm itirazlarına rağmen hayata geçirildiğine değindi. Erdoğan Kudüs için ‘üç semavi dinin de kutsalı’ ifadesini kullandı.

‘Dünya 5’ten büyüktür’ haykırışının gerisinde, küresel güvenliğin sağlanması konusundaki bu haksızlıklara, adaletsizliklere, çiftçe standartlara ve kayıtsızlıklara yönelik eleştirilerinin bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyeyle dünyayı yönetmesini asla kabullenmediklerini, üye 196 ülkenin, dönüşümlü olarak daimi üye olarak konseyde görev alması gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer adaleti arıyorsak ve Birleşmiş Milletler adalet üzere tesis edilmişse, bunun gereğini yapmalıyız. Susmak yerine, bana ne demek yerine, dayatmaları kabullenmek yerine mücadeleyi tercih ediyoruz. Dünyanın çivisi çıktıysa, o çiviyi yerine sokacak olan sert bir çekiç darbesi değildir, işleri düzeltecek olan umuttur, diyalogdur, zulme karşı ortak mücadele yürütmektir, paylaşmaktır” şeklinde konuştu.

GİRİŞİMCİ DIŞ POLİTİKA

Konuşmasının devamında vicdani bir dış politika izlediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok insani yardım yapan ülkeler sıralamasında Türkiye’nin 2’inci, millî gelire göre sıralandığında ilk sırada olduğuna dikkat çekti ve şunları ekledi: “Türkiye olarak açık ara dünyanın en cömert ülkesiyiz. Bölgesel ve küresel vizyonumuzun özünde herkes için barış, herkes için güvenlik, herkes için refah ilkeleri vardır, çok taraflı iş birliği bu bakımdan önemlidir. Türkiye olarak hem bölgemizde hem de dünyada dostluklarımızı kazan-kazan anlayışı etrafında kurmaya veya yükseltmeye çalışıyoruz.”

SURİYE KONUSU

Konuşmasında 8. yılına giren Suriye krizine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en başından itibaren ihtilafın çözümü yolundaki gayretlere dâhil olduğunu, Cenevre sürecine aktif katkı verdiğini, ‘muhalefetin garantörü’ sıfatıyla Astana’da somut sonuçlar için büyük gayret sarf ettiğini, sahada gerginliklerin azaltılması için gözlem noktaları tesis etmekten terör örgütlerine fiili müdahaleye kadar her türlü inisiyatifi üstlendiğini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Suriye’de sivillere asla zarar vermeyecek şeklide operasyon yürüttüğüne dikkat çekti ve şunları kaydetti: “Sivilleri kendilerine kalkan yapan teröristler karşısında gerektiğinde biz kayıp vermeyi göze alıyoruz; ama sivillere kesinlikle zarar vermiyoruz. Buna karşılık Suriye’nin her yerinde hem rejim güçleri hem teröristler hem de rejimle ve teröristlerle birlikte hareket eden ülkelerin güçleri kesinlikle böyle bir hassasiyete sahip değildir. Bunun için ülkede çoğunluğu çocuk, kadın, yaşlı olmak üzere 1 milyona yakın insan hayatını kaybetmiş, tarihî şehirler yerle bir edilmiştir. Türkiye’nin El Bab ve Afrin’e girdikten sonra bu şehirlerde çekilen fotoğraflarla Halep’te, Doğu Guta’da, Rakka’da yapılan operasyonlar sonrasındaki fotoğrafları lütfen bir karşılaştırın, hiçbir söze gerek yok, farkı orada göreceksiniz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran’ın nükleer programı konusunda ortaya konan kapsamlı ortak eylem planının, korunması gereken önemli bir diplomatik başarı olduğunu, İran’la tesis edilecek iyi ilişkilerin, istikrarlı, demokratik, müreffeh ve birleşik bir Irak’ın geleceği bakımından da önemli olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yemen’de 4. yılına giren krize de de değinerek ülkenin toprak bütünlüğü temelinde kapsayıcı bir siyasi çözümden yana olduklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya’da uzlaşmayı sağlamak ve ülkeyi yeniden inşa etmek için çalışan Libya halkını, Başkanlık Konseyini ve Millî Mutabakat Hükûmetini desteklediklerini, Körfez krizi ile ilgili olarak da bölgede barışın ve huzurun kalıcı olmasını temenni ettiklerini sözlerine ekledi.

BAŞKENT DOĞU-KUDÜS OLSUN İSTİYORUZ

Konuşmasında İsrail-Filistin gerilimine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “İsrail-Filistin gerilimi, Orta Doğu bölgesini on yıllardır istikrarsızlığa sürükleyen en önemli sorunların başında geliyor. Biz, 1967 sınırları dâhilinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılığa sahip bir Filistin Devleti’nin kurulmasının, bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesisi için yegâne yol olduğunu hep söyledik. Bugün, ABD’nin Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma yönündeki kararını uygulama noktasında çok talihsiz buluyoruz. Uluslararası hukuku çiğneyen, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı bu kararı bir kez daha reddediyoruz. Son adımıyla Amerika çözümün değil sorunun bir parçası olmayı tercih ederek Orta Doğu barış sürecindeki arabuluculuk rolünü yitirmiştir, kaybetmiştir. Uluslararası toplum bir an önce üzerine düşeni yaparak İsrail’in artan saldırganlığını ve Filistin halkına yönelik ihlallerini sona erdirmek için süratle harekete geçmelidir. Bu arada İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak bu atılan adımın insanlığın barışına hizmet etmediğini, tam aksine bölgenin ve insanlığın birbirine düşmesi için, bölgeyi karıştırmak için adeta bir fitil ateşlemesi olduğunu da hatırlatmak isterim.”

AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ STRATEJİK HEDEF

Türkiye-Avrupa ilişkilerine de değinerek, Türkiye’nin tüm Avrupa kurumlarının bir parçası, çoğunun da kurucusu olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin, her şeye rağmen stratejik hedefleri olduğunu, Türkiye’nin katılım sürecinde üzerine düşenleri samimi bir gayretle yerine getirirken teknik bir konu olan müzakere sürecinin fazlasıyla siyasileştirildiğini ve zorlaştırıldığını söyledi. Türkiye’de Arnavutluk nüfusundan daha fazla Arnavut, Bosna Hersek’tekinden daha fazla Boşnak kökenli vatandaşın yaşadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna rağmen bölgeye sınırı dahi bulunmayan bazı ülkeler Türkiye’yi Balkanlar’da hasım bir güç gibi göstermeye çalışıyor, böyle şey olur mu? Biz Balkanlar’ı bir nüfuz alanı olarak değil iş birliği alanı olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, Kıbrıs meselesinde Türk tarafının, Türkiye’nin güçlü desteğiyle yarım asırdır çözüm yönünde çaba harcarken Rum tarafının Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde ortaklık kurmaya yanaşmadığının altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rum tarafı Doğu Akdeniz’deki tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerini sürdürmekte ısrar ederse, bölgedeki güvenlik ve istikrar sürekli tehlikede olacaktır, bunu açık ve net söylüyorum” uyarısında bulundu.

Güney Kore ve Kuzey Kore arasındaki gerilimin yerini barış atmosferine bırakmış olmasından memnuniyet duyduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin’in kuşak ve yol girişimi projesinde Türkiye’nin önemli bir aktör olduğunu ve Çin ile Avrupa arasında önemli bir ticari ve insani bağlantı olacak tarihî İpek Yolunun canlandırılması girişimine destek verdiğini aktardı.

KAFKASYA VE ORTA ASYA

Kafkasya ve Orta Asya’da da kalıcı barış, kalkınma ve refah için tüm girişimleri desteklediklerini de sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Bu olumlu tabloda eksik olan tek ülke Ermenistan’dır. Ermenistan yönetiminde makul bir yaklaşım ve aklıselim göreceğimiz günleri de özellikle bekliyoruz. Afganistan’daki güvenlik durumu kırılganlığını sürdürüyor. İstikrar ve güvenlik sağlanması için NATO’nun Afganistan’daki kararlı destek görevinde yer almaya devam edeceğiz. Afganistan odaklı bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi konusunda da çalışmalarımız var. Rohingyaların yaşadığı insani trajedi, bölgenin ötesinde küresel boyutta sorunlara ve güvenlik risklerine neden olabilecek niteliktedir. Bangladeş’te bulunan ve yakın bir gelecekte de evlerine dönmeleri pek mümkün görülmeyen Rohingya mültecilerinin hayat şartlarının iyileştirilmesi gayretlerini destekliyoruz. Uluslararası toplumun Rohingya Müslümanlarına daha çok destek sağlamasını bekliyoruz.”

İNGİLTERE İLE İŞBİRLİĞİMİZİ İLERLETECEĞİZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapılacağına işaret ederek geçen 16 yıl iktidarda olan bir partinin genel başkanı olarak, vesayetten darbeye kadar maruz kaldıkları tüm saldırılara rağmen demokrasiden, hukuktan, hak ve özgürlüklerden asla geri adım atmadıklarına vurgu yaptı. Türkiye’nin demokraside ve ekonomide tarihinin en büyük reformlarını kendi dönemlerinde gerçekleştirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “24 Haziran’da milletimizin bir kez daha teveccühüne mazhar olarak reformlarımızı devam ettirme kararındayız. Dış politikada da aynı şekilde bölgesel ve küresel barışın, istikrarın ve adaletin sağlanmasına yönelik çabalarımızı bundan sonra da sürdüreceğiz. İngiltere ile yakın iş birliğimizi yeni dönemde daha da ilerleteceğimize inanıyorum.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *