“İslamcılık geçmişte nasıl diri idiyse bugün de öyledir, taşıyıcı özneler oldukça tabi”

“İslamcılık geçmişte nasıl diri idiyse bugün de öyledir, taşıyıcı özneler oldukça tabi”

Alev Erkilet: Çöken İslamcılık değildir bazı eski İslamcılar bu davadan vazgeçmişlerdir. Ki İslamcılığı Akp’nin iktidara gelmesiyle siyasal İslama eşleme oryantalist bakış açısıdır. Geçmişte nasıl diri idiyse bugün de öyledir, taşıyıcı özneler oldukça tabi.

Özgür Yazarlar Birliği’nde devam eden “İslamcılığın Trajik Düşüşünden Çıkış Mümkündür” üst başlıklı tartışma dizisinin sekizinci programında konuşmacı Alev Erkilet idi.

Erkilet’in konuşmasından satırbaşları şöyleydi:

– İslamcılığın derdi bizim mahallenin problemleri değildir. İslamcılığın küresel ölçekli problemlere dair sözü vardır.
– İslamcılık modern bir ideoloji değil, selefi cihadcılık değil, siyasal islamcılık değildir. Peygamberden bu yana Kur’ânî ilkelerin toplumsal hayattan uzaklaştırılmasıyla ortaya çıkan meşruiyet krizine cevaptır İslamcılık. Bu kriz halleri Emeviler’de oldu, Osmanlı’da oldu, günümüzde de olmakta.
– Mesela İbn-i Teymiyye döneminde yakıcı bir sorun olarak Moğolların işgali söz konusu. Moğolların kentleri yıkması, Moğolların kendi hukuklarını İslami hukukun üzerinde tutması, müslümanların kendilerine muhalif müslümanları ortadan kaldırma uğraşı, mezhep taassubu, hurafe, bid’at vs. İbn Teymiye döneminin büyük sorunlarıdır.
– Ercüment Özkan arı duru İslam anlayışlarına karşı çıkarılan güçlerin de İslam olarak gösterilmesine İslamizasyon diyor. İşte bu, İslam’ı İslam ile engelleme sorununa cevap verir İslamcılık.
– “İslam sadece ahlaktır, sadece siyasettir, sadece cihaddır, sadece ilimdir” tarzındaki indirgemeciliğe İslamcılık karşıdır. İslamcılığın bütünselci bir bakış açısı vardır.
– İslamcılık, İslam’ın muhafazakâr, antikomünist gösterilmesine esasında bunlara payanda yapılmasına karşıdır.
– İslamcılık, atalardan geleni taklit etmeye karşı bir duruşa sahiptir. Aklı önemser ama aklı merkez almaz. Ana kaynaklara dönüşten yanadır.
– İslamcılar mezhebe saygılı ama mezhebi din edinmeye karşı nettir. Mezhepsizlik iddiası kötü niyetli bir suçlamadır.
– İslamcılık, milliyetçilikle hesaplaşıp onu ayaklarının altına almıştır. Allah kavimleri birbirlerini tanısın diye yaratmıştır. Gelgelelim ulus devlet, ulusçuluk İslami düşüncenin önüne geçmiştir. İslam ülkelerinin mesela İran’ın, Türkiye’nin, Mısır’ın nüfuzlarını yayma çabası problemdir. Aliya’nın 1918 için kullandığı ifade ile “en dipteyiz” dediği durumla aynı haldeyiz.
– İslamcılık sol ilahiyat olmadığı gibi sağcılığın bir hali de değildir. İslamcılık kapitalizme sosyalizme alternatif bir sistem sahibidir. İslamcılık ne sağdır, ne solun payandasıdır! Sol-ilahiyat gibi tartışmalara (önemsiyoruz ama) özgünlüğü kaybettirebileceği için ihtiyatla yaklaşılmalıdır.
– İslamcılık, İslami kimliğin kamusal alanda daha çok görünmesini değil komple sistem değişikliğini ister.
– İslamcılığın ölmesine izin verilemez. İslam denilen şeyin ne olduğuna ilişkin de kafa karışıklığı olduğunu görüyoruz. İslamcılık her şeyden önce ortak bir duruşa atıf yapıyor. Bu nasıl bir şey ki geri çağırmak gerekiyor.
– Tekstilde çalışan nüfus cüzdanları ellerinden alınmış göçmenlere baktığımızda yeni kölelik göze çarpmakta. Küresel ölçekli kölelik geri dönmüş durumdadır. (Küresel Ekonomide Yeni Kölelik – Kevin Bales adlı kitabı tavsiye ederim.)
– Gelir adaletsizliği, sınıf uçurumu olan yerde sen ne diyorsun? Zaten zekât veriyoruz demekle olur mu? İslamcılıkta iktisadi sistem arayışına girilmesi gerekiyor. Seyyid Kutub, “İslam’da Sosyal Adalet” kitabında “servet biriktirmek yasaklandığına göre devlet müdahale eder mi, etmez mi” tartışması yapmış. Bu sıkı bir tartışmadır mesela… Bunlara cevap üretmeliyiz. Ekolojik problemler… Doğayı ortadan kaldırma pahasına ekolojik tahakküm hakkı kime verilmiş? Emanete ihaneti meşrulaştırıyoruz. Akkuyu nükleer tartışmaları bu çerçevede mühimdir.
– Bugünkü toplumsal, ekolojik, gelir adaletsizliği, kadın, emek vs. sorunların çözümlerine dair nüveler İslamcılıkta mevcut. Ama bilgi üretmek, paradigmatik olarak aşmak zorundayız her alanda.
– Mevzuyu hareket liderliğine indirgiyor, ilmi entellektüelliği es geçiyoruz.
– Altın çağ söz konusu değil, geriye dönmek yok. Devrimci, ileriye bakıcı olmalıyız. Dört halife devrini taklit ederek yaşayacak değiliz. Bugüne cevap verme mecburiyeti içindeyiz.
– İslamcılık, toplumsal cinsiyetçi bakışı sorgular. Kadını klasik ev pozisyonunda korumak muhafazakârlıktır. İslamcılık kadını aktif özne haline getirmiş, özgürleştirmiş ve toplumsal mobilizasyonda etkili hale getirmiştir. (Frantz Fanon, “Cezayir Bağımsızlık Savaşının Anatomisi” kitabında Cezayir kadınının, kimse görmesin diye kıyı köşe dolaşan kadının, nasıl mücahide-direnişçi haline geldiğini anlatır.) Bu bağlamda Hasan El-Benna-Zeynep Gazali isimleri önemlidir. İran İslam Devriminde de bu rolü görüyoruz.
– İslamcılığın ulu’l-emre mutlak itaat meselesini sorunsallaştırması çok önemlidir. Din adına yere batırmaya ya da çıkarmaya değil, ilkelere bakar İslamcılık.
– Adalet diye yola çıkılmazsa kimse sizi gözetmez. Adalet temel ölçüt olmalı.

Haber: Halil Toprak
Özgür Yazarlar Birliği

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *