Rusya’da, Lenin heykellerinden önce ilk yıkılan heykel kimindi?

Rusya’da, Lenin heykellerinden önce ilk yıkılan heykel kimindi?

Kremlin’den birkaç yüz metre uzaklıktaki Lubyanka Meydanı’nda bulunan KGB binası önündeki, KGB’nin kurucusu Feliks Derjinski heykeliydi. Peki bunun anlamı nedir?

Bu gerçeği hatırlatan ve ne anlama geldiğini, aynı zamanda Skripal olayı ile birlikte ABD, Rusya ve İngiltere üçgeninde yaşananları Nedret Ersanel, Yeni Şafak’taki yazısında yorumladı. Ersanel yazısında “Çok detay var. Bu yüzden kolaylıkla tek kareye indirilebilecek film herkese uzun geliyor; Hem Putin’i hem Trump’ı şeytanlaştıran ‘ortak odaklar’ kim?” sorusunun yanıtını vermeye çalışıyor.

Nedret Ersanel, dikkatle okunması gereken yazısında şunları söylüyor:

‘1991 Ağustosu’nda Gorbaçov tatildeyken, reformların ülkeyi parçalayacağını düşünen bir grup darbe girişiminde bulundu… Yeltsin bir tankın üzerine çıkarak isyan bayrağını çekti… Demokrasi yanlıları kazandı… İktidara el koymaya çalışanlar tutuklandı… Darbenin çöktüğü 21 Ağustos’ta Sovyet rejimini temsil eden sembollere, heykellere saldırılar başladı… Lenin anıtları yıkılmaya başlandı… Ama ilk ‘kurban’, Kremlin’den birkaç yüz metre uzaklıktaki Lubyanka Meydanı’nda bulunan KGB binası önündeki Feliks Derjinski heykeliydi”… (‘Rusya’yı ayağa kaldıran lider’, C.Başlamış-O.Deprem, Say: 23.)

Sonra Rusya’da yaşananları biliyoruz…

Derjinski KGB’nin kurucusuydu…

Putin, Rus istihbarat camiasının Batı’ya cevabı oldu.

Heykeller önemlidir…

Liderlerin arkasındaki veya karşısındaki dinamikleri anlatırlar…

4 Mart günü İngiltere-Salisbury’de, eski GRU ajanı Sergei Skripal ve kızı Yulia’ya yönelik saldırı ile 18 Mart günü gerçekleşen Rusya Devlet Başkanlığı seçimleri arasında elbette bir bağ var…

Ama 1 Mart daha önemli. 4 ve 18 Mart’la bağlantısı, ‘Birleşik Batı’ saldırısını izah ettiği kadar, Salisbury faillerini de işaret ediyor…

1 Mart günü Rusya Federal Meclisi’ne hitap eden Putin, tüm dünyaya, “Amerika’nın engellemeye çalıştığı tüm silahları yaptığını” gösterdi. Tanıttığı yüksek teknolojili yeni silahlar arasında ‘dünyanın her noktasına ulaşabilecek nükleer füzeler’ ve ‘nükleer başlık taşıyabilen su altı drone’lar vardı…

Bilinmeyen, bu silahların politik hedef kodlarında Batı kadar hatta belki daha çok Moskova yazmasıydı!..

Yani, Rus Güvenlik ve İstihbarat camiasının elitleri…

Skripal vakasının İngiliz usulüyle soruşturulması, Holmes yöntemleriyle değerlendirilmesi, “kimin işine yarar veya kimin elinde silah var” sorularıyla çözme geleneği yanıt vermiyor. Muhtemelen tetiği çeken de katili bilmiyor…

Çok detay var. Bu yüzden kolaylıkla tek kareye indirilebilecek film herkese uzun geliyor; Hem Putin’i hem Trump’ı şeytanlaştıran ‘ortak odaklar’ kim?..

Her iki lideri ‘kötüleyen’ güçler aslında her iki liderin “arkasındakiler”. Normal olarak kendi politikalarının izlenmesini istiyorlar. Burada ilk defa olan, iktidara/Trump’a yönelik iç/standart muhalefetin, Başkan’ın arkasındakileri durdurmak için küresel ‘dostluklarını’ harekete geçirmesi. Bu onların ‘doğru’ olmasından değil, küresel ajandalarının farklı olmasından. Bir kısım Körfez de, Hollywood ve medya da, İngiltere de, Pentagon’un dünya üzerindeki network’u da hep bu mevzide…

“Aslında Moskova’da ve Rusya’nın problemli tüm coğrafyalarındaki tehlikeli dengeleri yansıttıkları ve Kremlin’e, bazı politikaları benimseyip, diğerlerini reddetmeye zorlamak için tehdit üreten, aba altından sopa gösteren Rus Orduları Komutanları, askeri istihbarat ve ‘hâlâ KGB’yi yaşatan elitler’le, ABD’deki sertlik yanlılarıyla, nihayet İngiltere’de ABD’yi kendi çizgisine çekmek, yani şu an en büyük Rusya düşmanı başkent olarak Londra’ya kazandırmak isteyen güçler arasındaki ittifak Skripal olayının failidir!”

Salisbury’nin sırrı budur.

V. V. Putin’in 1 Mart konuşmasında iki Rusya vardı; biri modern ve hali hazırdaki konjonktür nedeniyle bunu başaramasa da Batı’yla yakınlaşmaya açık, diğeri silahlarını gösteren…

Skripal olayının faili, bu konuşmanın içeriğindeki taraflardan hangisi kaybettiyse odur. Daha doğrusu bir yarısı odur. Diğer yarısı, Amerika’nın iç ve dış politikasında büyük savrulmalar yaratan, açıkça Başkan’ı sersemleten ama Trump tarafından “kimler olduğu-kampanya destekçileri dahil-çok iyi bilinen” oyunlarda saklı.

Esasen ‘majestelerinin hükümetinin’ de kısmen tuzağa düştüğü yolunda tez geliştirebiliriz. Çünkü bu suikastın Londra ayağı, Rusya’nın, Brexit sonrası ‘İngiltere’nin zayıflığından faydalanmak istediği iddiasını ada medyasına sürerek Batı bloğuna toptan davet çıkardı.

Ama İngiliz istihbarat servislerinin yine bir kısmının, kimyasal silahlar üzerine uzman resmi kurumların ikinci bir Colin Powell mayınına basmak istemediği görülüyor.

Her iki ülkede de kendi liderini diğer süper güce karşı “yumuşak bulan heykeller” var. Ve güçlüler!

İngiltere’ye iltica eden muhalif Rus işadamı, Rus havayolu şirketi Aeroflot’un eski Genel Müdür Yardımcısı Nikolai Glushkov’un 17 Mart’ta Londra’daki evinde ölü bulunması da aynı puzzle’ın parçası değil mi?

Düşünün, Putin gibi bir lideri Batı karşısında zayıf, uzlaşmacı bulan keskin güç parçacıkları var Rusya’da. Trump’a yönelik Rusya ile “fazla yakın ilişkiler kurma suçlaması” da aynısıdır!

ABD politikalarına müdahale eden, Trump ve Putin arasında arzu edilen yakınlaşmayı etkili şekilde önleyen bir hikaye var ortada ve biz dahil herkesi tehdit ediyor.

Kremlin’in, Skripal soruşturmasını “beraber yürütelim” teklifini İngiltere’nin reddetmesi normal sayılabilir mi? Belki. Rusya Büyükelçisi Karlov’un öldürülmesi dosyasında Ankara, Moskova ile birlikte çalışmayı kabul etmişti. İşe de yaradı.

Şimdi Putin, Rusya’da bir soruşturma açarsa…

Şaka yollu söyleyelim; kim bilir, Washington ve Moskova’daki davalar birleştirilebilir!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *