Zuckerberg’in adı Başkanlık için geçiyordu, kağıt üzerinde de iyi duruyordu!

Zuckerberg’in adı Başkanlık için geçiyordu, kağıt üzerinde de iyi duruyordu!

Zuck’ın adı Başkanlık için ilk geçmeye başladığında kâğıt üzerinde hiç de fena durmuyordu. Hele donmuş biftek ve Çin malı kravat satan Trump gibi bir başkandan sonra yenilikçi, devrimci, vizyoner bir aday olarak kurtarıcı olabilirdi.

Habertürk yazarı Oray Eğin, Facebook ve kurucusunun uğradığı yenilgiyi Milenyum kuşağının ilk yenilgisi olarak tanımlıyor. Tarihin en büyük fişlemesine imza atıldığını kaydeden Eğin, “Sosyal medya daha iyi bir dünya yaratma vaadiyle ortaya çıkmışken şimdilik mevcut düzeni bile aratacak kadar totaliterliğe yol açan bir canavara dönüştü.” diye yazıyor bugünkü yazısının bir bölümünde. İşte o bölüm:

MARK Zuckerberg neredeyse bütün Silikon Vadisi milyarderleri gibi bir melek değil, kazanmak için her yolun mubah olduğunu düşünen bir kurnaz. Kurucusu olduğu Facebook başkasının fikriydi mesela. En yakın arkadaşını bile satabildi; çünkü kurallar bu yeni dünyada böyle oynanıyordu.

WhatsApp ve Instagram’ı kendi bünyesine dahil ederek ele geçirdi. Snapchat’i ise taklit ederek piyasadan silmeye çalışıyor çoktandır.

İş dünyasındaki siciline bakarak bile “Zuck”ın daha güzel bir dünya için çalışan biri olduğunu düşünmek mümkün mü? Facebook yıllarca denetimsiz bilginin dolaşmasının, insanları birbiriyle bağlantı kurduğu ve mahremiyetin yok olduğu bir dünyanın ideal olduğu mesajını veriyordu.

Yalan haber manipülasyonuyla başkanlık seçimini kazanan Donald Trump’ın zaferinden sonra bile sorumluluk üstelenmekten çekindi Zuck. Üzerine gidilmese seçimlerdeki Facebook etkisi konusunda kayıtsız kalmaya kararlıydı da. Ama sitenin kuruluşunda yer alan yatırımcılar, eski yöneticiler, mühendisler yüksek sesle kamuoyu önünde itirazlarını dile getirince en azından bir içe bakış zorunlu oldu. Yılda 25 kitap okumak ya da kravat takmayı öğrenmek, yeni bir dil (Mandarin) konuşmak gibi hedefler koyarken bu sene Facebook’u “düzeltmeyi” amaçlıyor.

BAŞKANLIK HAYALİ

Bugüne kadarki yeni yıl hedefleri hep şahsiydi; Facebook’un yarattığı sorunların da artık kişisel bir mesele olduğunu kabul ediyor.

Cambridge Analytica’nın 50 milyon insanın Facebook profillerini ele geçirip tarihin en büyük fişlemesine imza atması, seçmeni manipüle eden bu şirket üzerinden Zuck’ın para kazanması kolay kolay sicilinden silinecek gibi değil. Herhalde ilk etkisi Amerikan başkanı olma hayalini bir süre rafa kaldırması olacak.

Halbuki 2028’de Demokrat Parti’nin ya da bağımsızların ciddi bir başkan adayı olarak siyaset oyununu değiştirebilirdi. Amerika’nın bütün eyaletlerini ziyaret etmeye, halkla “tanışma” toplantılarına ve bağışlara başlamıştı. Şimdi milenyum kuşağının ilk lideri kendi kendini yok mu etti? Zuck’ın adı başkanlık için ilk geçmeye başladığında kâğıt üzerinde hiç de fena durmuyordu. Hele donmuş biftek ve Çin malı kravat satan Trump gibi bir başkandan sonra yenilikçi, devrimci, vizyoner bir aday olarak kurtarıcı olabilirdi.

Birazcık daha para uğruna insanların bilgileri satan biri siyasi güç kazansa nasıl bir tehlike oluşur acaba?

Bu kuşak için psikolojik bir yenilgi Zuck’ın düşüşü. Liderlerinin gerçek yüzü bu kadar kolay ortaya çıkıyorsa milenyum gençleri kime güvenecek, kime inanacak? Belki de güven ve inancın önemsenmediği, bir kriter olmadığı bir çağın habercisi gelişmeler.

GLOBAL KÖY ÇÖKTÜ

Cambridge Analytica skandalı yakın gelecekte özel hayat ve mahremiyet konularının belirleyici olacağını gösteriyor. Sosyal medya daha iyi bir dünya yaratma vaadiyle ortaya çıkmışken şimdilik mevcut düzeni bile aratacak kadar totaliterliğe yol açan bir canavara dönüştü. Dünyanın en büyük sosyal medya platformunun başı olan Zuck da en büyük sorumlu ister istemez.

Marshall McLuhan dünyanın elektronik medya sayesinde global bir köye dönüşeceğini 1960’larda öngördü. İnternet ve sosyal medya bu hayali gerçekleştirmeye en yakın araçlar oldu. Tarihin inişli-çıkışlı değişim çizgisinde küresel köyden kendi köyümüze geri dönme, kapıları kapatma, duvarları yükseltme aşamasındayız. İlerlediğimiz her adıma karşı bir-iki adım da geri gidiyoruz. 90’ların o iyimser havası yerini dünyanın geleceğiyle ilgili korkuya, karamsarlığa bıraktıysa tarih biraz da böyle ilerlediği için.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *