Böhürler: “Türkiye’de dini çevreler kadın konularını ele alırken kendilerini yenilemeliler”

Böhürler: “Türkiye’de dini çevreler kadın konularını ele alırken kendilerini yenilemeliler”

İslam coğrafyasındaki diğer ülkelerden ve kadınlardan farklı, gururla söyleyebilirim ki çok daha ileride olduğumuz da bir gerçek. Bu ülkenin Müslüman kadını ister solcu ister sağcı olsun, ister gayrimüslim olsun özgün sesi ve kimliği olan kadındır.

‘Güncelleme’ meselesinin, dini liderlerin kadınlar konusundaki rahatsızlık veren açıklamalarından başladığını belirten Ayşe Böhürler, Yeni Şafak’ta bugün yayınlanan yazısında, tartışmalarda Diyanet’in tek açıklama merci olmaması gerektiğini kaydetti. Böhürler, kadın konusunda ise İslam dünyasında egemen olanın İslam’ın değil, müslümanların farklı kültürlerden aldıkları bakış açıları olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini de yorumlayan Böhürler, “altını çizmek isterim ki güncellenmesi gereken din değil kültürle şekillenen yorumdur” diyor.

Ayşe Böhürler ‘güncelleme’ konusunu şöyle yorumluyor:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dini yorumları güncelleme” konusundaki sözlerine yorum getirme tartışmalarında kadınlar yine ikinci planda kaldı. Oysa meselenin odağında onlar vardı. Dini gruplara liderlik yapan kişilerin rahatsızlık veren açıklamalarında da konu kadınlardı ve bu açıklamalar sadece onların değil liderlik ettikleri kitlelelerin kadına bakışını da etkiliyordu. Burada meseleyi tevil etmek isteyen çok oldu. Ancak bu itirazlara da şu noktalarda itiraz ediyorum.

Elbette politika yaparken seçmen kitlesini oluşturan farklı kesimlerin düzeyleri dikkate alınmalı. Ancak bu kitle dikkate alınacak diye nüfusun yarasını oluşturan kadınları aşağılayan bu yorumların etkin olmasına izin verilemez. Bu kişiler kendi gruplarında bunu söyleyip uygulayabilirler. Ancak devletin herhangi bir politikasında veya uygulamasında bu yorumların hakim olmasını bekleyemezler. Ayrıca bu açıklamalarda “din” etkisi sorgulanmalıdır da. Bu açıklamaları yapanların memleketleri, içinde yetiştikleri kültür, aldıkları eğitim dini faktörlerden çok daha fazla “kadına karşı” kanaatlerini etkilemektedir.

Bu tartışmalarda “Diyanet tek açıklama merci olmalı” yorumuna da katılmıyorum. Elbette farklı bakışlar farklı dini kanaatlere sahip olabilir. Ama bence burada çizmeyi aşan nokta; bu açıklama sahiplerinin görüşlerini devletin içinde yapılandırma ve etkin kılma istekleriydi. Üniversitelerde kız-erkek ayırmı taleplerinden başlayarak çalışma ortamlarına kadar konunun bilinen ve bilinmeyen çok detayı var. Ancak nihayetinde konu İslam’ın değil, “İslam dünyasındaki erkeklerin kadın algısıdır.” İslam coğrafyasını baştan sona gezmiş, kadın sorunlarını çalışmış birisi olarak da ortak kanaatim bu algıyı şekillendiren “İslam” dışındaki kültürdür. Hatta ülkelerin İslam öncesi kültürleridir.

Bu yorumların içerikleri kültüreldirler. Bu nedenle Sayın Erdoğan’ın bu konudaki açıklaması özellikle kadınlar için çok daha anlamlıdır. Umalım ki bu sadece Türkiye’de değil birçok İslam ülkesinde kadınların sorunlarını çözmek için bir farkındalığa ve etkiye sebep olsun. Ayrıca gördüğüm kadarıyla erkek lobisi de bu konuda bastırmaya devam ediyor.

Elbette Türkiye’de dini çevreler başka konularda olduğu gibi kadın konularını ele alırken kendilerini yenilemeliler. Bunun için verdikleri her tavsiyede önce kendi kızlarını gözlerinin önüne getirmeliler. Diğer taraftan burası Türkiye! Bu topraklardaki kadın meselesindeki farkındalık Trump’ın Suud Kralı ile yaptığı anlaşmayla başlayan hareketlere benzemez. Bizim topraklarımızda kadınların hak mücadelesi 200 yıl önce başladı ve halen de devam etmektedir. Ve devam da edecek! Bu topraklarda “Müslüman” kimliğimizle yaşayakalmamızı da bu mücadeleye borçluyuz. Diğer taraftan İslam coğrafyasındaki diğer ülkelerden ve kadınlardan farklı, gururla söyleyebilirim ki çok daha ileride olduğumuz da bir gerçek. Bu ülkenin Müslüman kadını ister solcu ister sağcı olsun, ister gayrimüslim olsun özgün sesi ve kimliği olan kadındır. Çocuğunu da bu kimlikle yetiştirir. Aile değerlerini de savunur, dünyada olan bitene de ülkesinde olan bitene de duyarlıdır. Elbette bu tabloda Türk kadınlarının yanısıra onları destekleyen siyasi liderlerin de etkisi büyüktür. Bu nedenle bu son derece doğru ve zamanında yapılmış bir tartışmadır. Bu; İslam’ı tartışmanın ötesinde dini liderlik yapan erkeklerin kişisel yorumlarına verilen bir baba tepkisidir. Ve bir kez daha altını çizmek isterim ki güncellenmesi gereken din değil kültürle şekillenen yorumdur.

Son olarak, dini konularda yapılan kadın tartışmalarını “başörtüsü” ile sınırlandırmamak gerekir. Üstelik bu tartışmalar başörtüsü yasaklarının içinde varoluş mücadelesi verdiğimiz yıllarda da yapılıyordu, şimdi de yapılmalı ve yapılacaktır. Ayrıca incinecek kişiler meselesi sadece erkeklerle kısıtlı olamaz. Bunun altını çizmek istedim.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *