Türkiye Afrin hazırlığında iken Rusya nerede duruyor?

Türkiye Afrin hazırlığında iken Rusya nerede duruyor?

“Moskova,Türkiye ile PYD arasında bir tercih yapmak istemiyor ve pek muhtemel ki bundan sonra da yapmayacak. Kaldı ki böyle bir tercih yapma zorunluluğu olduğu kanaatinde de değil.”

Moskova Devlet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr.Kerim Has, Rusya’nın konumunu değerlendirdi. Sosyal medya hesabından yayınladığı mesajlarında Rusya’nın, sınırlı bir Afrin operasyonuna izin verebileceğini, Esad’ı ve PYD’yi masaya oturmaya ikna için yüksek ses çıkarmayacağı görüşünü dile getirdi. Kerim Has’ın öngörüleri şöyle:

Ankara Afrin operasyonunu daha yüksek sesle dillendirmeye başlamışken riskleri en aza indirme bağlamında kanımca Rusya’nın nerede durduğunu netleştirmekte fayda var.

Moskova,
1- Türkiye ile PYD arasında bir tercih yapmak istemiyor ve pek muhtemel ki bundan sonra da yapmayacak. Kaldı ki böyle bir tercih yapma zorunluluğu olduğu kanaatinde de değil. Olsaydı zaten şimdiye kadar PYD’den önce PKK’yı terör örgütü olarak tanırdı.
2- Türkiye’yle ilişkilere önem verdiği gibi PYD’yle de ilişkileri sürdürmek istiyor.
3- Türkiyesiz Suriye krizini çözmekte zorlanacağını bildiği gibi PYD’yi de Suriye’deki çözüm planının dışında bırakmanın içine almanın maliyetinden fazla olduğunu düşünüyor.
4- Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde PYD’ye değil, Kürtlere bir çeşit özerklik öngörüyor. Bu özerk yönetimde de PYD’yi hegemonik güç değil, önemli bir paydaş olarak görme yanlısı. Aksi takdirde Suriye’nin bütüncül yapısının ve kendi etkinliğinin riske gireceği kanaatinde.
5- PYD’yi ABD’ye bırakmak istemediği gibi ABD’nin PYD’ye desteğini de sonlandırabilecek imkanlara sahip değil.
6- PYD’yi yeri ve(ya) zamanı geldiğinde/gerektirdiğinde bölgede kullanabileceği stratejik bir kart olarak uzun vadeli elinde tutmak istiyor. (Bknz. uçak krizi süreci). Yani bölgede ABD olmasaydı da 3 aşağı 5 yukarı Rusya’nın PYD’ye desteği değil ama bakışı şimdikine yakın olurdu.
7- Bu denklemin “sonuca” ulaşmasında da şu sıralar ABD’den ziyade Esad’ı ve PYD’yi ikna etme çabasında. Öngördüğü özerkliğin “çatısı” belirgin olsa da rol paylaşımı henüz net değil.

Bu şartlar altında kanımca Moskova,
1- Geniş çaplı bir Afrin operasyonuna destek olmayabilir, hatta karşı da çıkabilir. Geniş çaplı bir Afrin operasyonu, Türkiye için stratejik bir güvenlik tuzağına dönüşebilir. (Umarım yanılırım.)
2- Sınırlı bir Afrin operasyonuna ise bir yandan Türkiye’yi yanında tutmak için diğer yandan da (bir kısmı ABD’yle belirlenen şartlar altında) PYD’yi Esad’la masaya oturtmak için yüksek perdeden ses çıkarmayabilir.
3- Bir müddet sonra ise hem Afrin’in hem Fırat Kalkanı’nın yürütüldüğü bölgelerin Şam’ın kontrolüne geçmesi için Ankara’ya “telkinde” bulunabilir ki zaten bir süredir bu dillendiriliyor. 2018’de bu telkinlerin artması pek muhtemel.
4- Suriye’nin geleceğinde Şam’ı meşru, PYD’yi tali, İran’ı arızi, ABD’yi rakip, Türkiye’yi ise nüfuzu belli sınırlarda tutulması gereken aktör olarak görmeyi sürdürecektir.
Sonuç: Şartlar zor, gittikçe daha da zorlaşıyor. Afrin’e operasyon olsa da olmasa da Ankara-Şam doğrudan diyalogu daha elzem hale geliyor ki PYD sorununu Türkiye’nin kendi çıkarlarına daha uygun şartlarda daha az zararla çözebilmesi biraz bununla ilgili.
Ancak bundan daha da önemlisi, Türkiye’nin demokratik, çoğulcu ve kapsayıcı bir politikayla kendi bölgesel Kürt vizyonunu bir an önce hayata geçirmesi, buna maksimum diplomatik destek bulması/sağlaması ve bu vizyonu da PYD sorunundan ayrı olarak ele alması gerekiyor.

 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *