“Kur’an ve Sünnet bütünlüğü” paneli

“Kur’an ve Sünnet bütünlüğü” paneli

Bingöl Üniversitesi tarafından düzenlenen panelde Kur’an ve Sünnetin ayrılmaz bir bütün olduğu, bu bütünlüğün bozulmaması gerektiği vurgulandı.

“İslam’da Kur’an ve Sünnet Bütünlüğü” paneli, Bingöl Üniversitesi kongre merkezinde düzenlendi. Düzenlenen panelin moderatörlüğünü Üniversite Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak yaparken; konuşmacıları da İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mürteza Bedir ve İzmir Müftüsü Prof. Dr. Ramazan Muslu’ydu. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan panelin açılış konuşmasını İl Müftüsü Mecit Can’ın yaptı.

PEYGAMBERSİZ İSLAM VE PEYGAMBERSİZ KURAN OLAMAZ

Programın moderatörü olan Rektör Prof. Dr. İbrahim Çapak, son zamanlarda Kuran ve Sünnet ile ilgili tartışmalara değinerek; “Sünnetsiz Kuran anlayışını savunanalar var. Biz sünnet olmadan Kur’an’ın arzulanan bir şekilde anlaşılamayacağını, Peygambersiz İslam ve Peygambersiz Kur’an’ın olamayacağını savunuyoruz. Maalesef farklı görüşleri savunanalar da var. Bu noktada her iki hocamız da bu alanda uzman. Her ikisinin de bilgilerinden istifade edeceğiz” diyerek, sözü panelistlere bıraktı.

KUR’AN VE SÜNNET AYRILMAZ BİR BÜTÜNDÜR

Panelin ilk konuşmacısı İzmir Müftüsü Prof. Dr. Ramazan Muslu “Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur” ayeti kerimesi ile sözlerine başladı.

İslam dininin iki temel kaynağının olduğunu vurgulayarak sözlerine devam eden Prof. Dr. Muslu; “Bunlar Kur’an-ı Kerim ve peygamber efendimizin Sünneti Seniyesidir. Aynı zamanda efendimizin veda hutbesinde buyurduğu üzere ümmetine bıraktığı ve sımsıkı sarılmamızı istediği iki emanetidir. Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından Cebrail (a.s) vasıtasıyla Hz. Muhammet (s.a.v)’e inzal edilen, kendi başına bir mucize olan, musaflarda yazılan, hafızalarda korunan, okunması ile ibadet edilen ve tevatüren nakledilen bir vahiydir. Sünnet ise genel anlamda hazreti peygamberin söz, fiil ve takdirleri yani olaylarının ortak adıdır. Kuran ve sünnet ayrılmaz bir bütündür. Ruh ve ceset gibidir. Et ve tırnak gibidir.  Peygambersiz bir din düşünülemez. Bu anlamda bazı aykırı düşünceler, çeşitli nedenlerle gündeme gelebilir. Bu konuda bizim duruşumuz bellidir. Kur’an ve Sünnet, bizim iki önemli kaynağımızdır. Dini bunlarla anlar ve bunlarla yaşarız” şeklinde konuştu.

KUR’AN KAFAMIZA GÖRE YORUMLAYACAĞIMIZ BİR KİTAP DEĞİL

Panelin son konuşmacısı olan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mürteza Bedir, konuşmasına Kur’an ve Sünnet bütünlüğüne dikkat çekerek konuşmasına başladı.

Kur’an ve Sünnet bütünlüğünün bozulmasının nereden çıktığı üzerinde duran Prof. Dr. Bedir; “Bu sorun, hariciler ve aşırı akılcı anlayış içinde olanlarca çıkarılmış bir sorundur. Sadece Kur’an’ı okuyarak ya da sadece hadisi ve sünneti okuyarak İslam yapacağını zannedenler spekülasyondan, yanlış arayıştan ve yanlış kapılara gitmekten kurtulamazlar. İslam’ın ilk anını anlamanın kolay olmadığını, bunun ilim gerektirdiğini ve bu ilimlerin de tarih boyunca Müslümanların çok ciddi anlamda çalıştıklarını, geliştirdiklerini bilmemiz lazım. Müslüman düşünce aydınlanmış düşüncedir. Müslüman düşünce 18. yüz yılda aydınlanmış bir düşünce değildir. Müslüman düşünce, İslam’ın ilk anından beri aydınlanmış bir düşüncedir. Biz batının tarihini kendi tarihimiz yaparak geleneğimize bakarsak, böyle aydınlanma öncesi ve sonrası Müslümanlık gibi yanlış kapılara gideriz. Bence sorunun kaynağı burada. Zannediyorlar ki müslümanlık, İslam âlimleri yanlış ve kötü anlayışlara yöneldiler. Akılcılığı ve bilimselliği bıraktılar. Böyle bir şey yok. Müslümanlar bilimselliği son derece ileri bir seviyede geliştiriyorlardı. Tutup da Kur’an’ı ayrı alıp, sünneti ayrı alıp Kur’an’dan İslam çıkarılıyor demez, diyemezler” diye konuştu.

KENDİ KENDİMİZİ ZAYIFLATIYORUZ

“Bir zengin, akli, rasyonel tahlil geleneği olan medeniyeti tutup da üç beş tane kerameti kendinde gören aydınlanmacı düşüncenin esiri haline gelmesi, Müslümanların kabul edeceği bir durum değil” diye sözlerini sürdüren Prof. Dr. Bedir; “Bizim asıl kaybettiğimiz bu entelektüelliktir. Tefekkür-i derinliğimizdir Müslüman âlimler olarak. Bunu eğer tekrar yeniden kazanabilirsek, ben bu tür Kur’an ve Sünnet bütün müdür? değil midir? gibi saçma soruların etrafında dolaşmayız. Biz ehli ilim ulemanın belirlemiş olduğu bu bilimsel yoldan ayrıldığımız andan itibaren kendi ayağımıza sıkmaya başlıyoruz. Kendi kendimizi zayıflatıyoruz. Önce âlimleri küçümsedik. Sonra onların ürettiği ilmi eserleri küçümsedik. Sonra o yetmedi bununla çağdaşlaşacağımızı düşündük. Sonra baktık hadis bize yetmiyor onu da küçümsedik. Şimdi Kuran’a geldik. Korkarım Kur’an’cılar yarın Kur’an da yetmiyor diyecekler. Ve ondan sonra bizi ya deist ya da ateist yapacaklar. Bu iş buraya doğru gidiyor.  Bunun neden ortaya çıktığını tahlil edip ona göre en azından ilim ehli olarak çözüm üretmek zorundayız” şeklinde sözlerini noktaladı.

BingölOnline

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *