“Lut Kavminin Çocuklarıyız” diyerek sokağa çıkmışlar

LGBT’li denilen grup daha önceki yıllarda düzenledikleri ’Onur! Yürüyüşü’ için bu yılda Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki ÖSYM bürosu önünde 18.00 sıralarında yaklaşık 500 kişi olarak toplanmışlar. Ellerindeki pankart bir hayli mesaj iletiyor gibi.” Lut kavminin çocuklarıyız” demişler. Kendilerine gönderilen Peygamberlerine sapkınlıkları adına karşı çıkan bir toplumun üyesi olmaktan gurur duyuyorlar her halde. O gün Hz

LGBT’li denilen grup daha önceki yıllarda düzenledikleri ’Onur! Yürüyüşü’ için bu yılda Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki ÖSYM bürosu önünde 18.00 sıralarında yaklaşık 500 kişi olarak toplanmışlar. Ellerindeki pankart bir hayli mesaj iletiyor gibi.” Lut kavminin çocuklarıyız” demişler. Kendilerine gönderilen Peygamberlerine sapkınlıkları adına karşı çıkan bir toplumun üyesi olmaktan gurur duyuyorlar her halde. O gün Hz Lut Peygamber sanırım liberal bir görüşe sahip değildi. Ve Allah’tan aldığı direktifler bu tür bir özgürlüğü, serbestliği onaylamıyordu. Bugün içinse Müslümanlarında yaşadığı bu ve benzeri toplumlar artık Batılı düşüncelerin yani kendilerinden olmayanların oluşturdukları yasalar düşünceler ile yönetildikleri için bu kişilerin korunması da bu sistemler tarafından yükümlülük haline gelmiş. Yani inandığımız Lut Peygamberin sözlerini yerine getirecek bu tür şeyleri yasaklayacak bir durumda değiliz. Mevcut yasalar buna müsait değil. Hele Kur’an’ı bu işe karıştırmak kendilerine Müslüman’ım diyenler tarafından bile hiç doğru karşılanmıyor. Bizim kitabımızdan öğrendiğimiz şeyler Lut kavminin, eşcinsel olmaları ile ilgili karşılarındakilerin eşcinsel olup olmaması bunu isteyip istememelerine bakılmaksızın direk böyle sapık bir ilişkiyi zora başvurarak yapma isteklerinin olduğudur. Kendilerini Lut kavmine benzeten bu beşyüz kişinin neyi yapıp neyi yapmayacaklarını kestirmek çok zor. Bunların haklarını savunanlar çocuklarını bunlardan nasıl koruyacaklar burası da konuşulmalı diye düşünüyorum. Böylesi bir tercihin Avrupalıların yaşam biçimlerinde görülebilir onlar bunu hoşta karşılayabilirler fakat Müslümanların böylesi kişiler ile bir arada yaşaması bu çarpık ilişkileri onaylaması söz konusu dahi olamaz.

Bu ve benzeri çarpık şeyleri kimlerin ne adına desteklediği de önemli. Bir yerlerden yine düğmeye basılmış olmalı ki bu ve benzeri şeyler tam da Müslümanların kutsal ayı olan Ramazan ayında gün yüzüne çıkıveriyor.

Yine geçtiğimiz günlerde günlerde Beşiktaş Belediyesine de bir pankart asılmış. Beşiktaş Belediyesi, Twitter üzerinden paylaştığı fotoğrafa Aids’ten ölen Amerikalı cinsel sapkın Freddie Mercury’e sahip çıkarak “Freddie Mercury’nin askerleriyiz..” notunu düşmüş. Doğrusunu söylemek gerekirse bu ismi hiç duymamıştım. Hani bu kişinin askeri niye olmak istenir diye merak ettim. Anlaşılan o ki bu adam da eşcinsel birisi imiş. AIDS’e yakalandığını öğrenen Mercury’nin, sevgilisine, ilişkiyi bitirmeyi teklif ettiği ancak Hutton’ın buna “Seni seviyorum Mercury” diye cevap vermiş. Hemen söyleyelim ki bunların ikisi de erkek sapkın bir ilişki yaşıyorlar. Eğer haber doğru ise bir Belediye neden böyle bir pankartı asar düşünmek gerekiyor. En azından Müslümanlarında böylesi şeyleri eleştirme hakkı vardır diye düşünüyorum.

Tüm bu birden gündeme oturan olayların bir de üniversite ayağı var. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde 400’den fazla öğrencinin imzası ile ODTÜ Rektörlüğüne Cinsiyetsiz Tuvalet talebinde bulunan öğrenciler üniversite yönetiminden yanıt alamayınca fakülte binalarına “Bu binadaki tuvaletlerin hepsi 400+ öğrencinin talebiyle cinsiyetsizleştirilmiştir” yazılı afişler asmışlar. Üniversite yönetimi henüz ODTÜ’de cinsiyetsiz tuvalet kararı alınmadığını açıklamış. ODTÜ LGBTİ Dayanışması tarafından sosyal medyada aktarılan fotoğrafların 2 gün süren eylemler sırasında çekildiği belirtilmiş. ODTÜ LGBTİ Dayanışması’nın cinsiyetlerin kadın ve erkekten ibaret olmadığına dikkat çeken açıklamasında cinsiyetsiz tuvalet ile ilgili olarak 5 ayı aşkın süredir cinsiyetsiz tuvalet kazanımı için uğraş verildiği ve bunun sonucunda ise toplanan 400’ün üzerinde imza ile resmi olarak ODTÜ yönetimine cinsiyetsiz tuvalet taleplerinin iletildiği belirtilmiş.

Açıklamada; eylemlerin ardından üniversite yönetimi ile süren toplantılar boyunca sadece Beşeri Bilimler Binası’nda bulunan tüm tuvaletlerin geçici olarak toplantı sonrasında ise kantin katında bulunan ‘Akademisyen Tuvaletleri’nin cinsiyetsiz tuvalet olarak kullanılması kararı alındığı belirtilmiş.

Bu ve benzeri isteklerin meşru bir istekmiş gibi gösterilmesi hiçbir insan odaklı hukukta söz konusu olamaz. Tüm bunlar kötü şeylerdir ve kötü isteklerin yerine getirilmesi söz konusu olamaz. İşin daha ilginç bir boyutu ise çevremizde ait olduğu inanışın İslam olduğunu söylemelerine rağmen bu tarz eylemleri savunuyor olan kimselerin bulunmasıdır. Ben şahsen kendi adıma böylesi kişiler Müslümanlar! ile arkadaşlık ilişkisi içine girmem. Çünkü bir şeyin meşru olup olmadığının belirleyicisi Allah’tır. O’na rağmen özgürlük alanı açanların İslam ile bağı kendileri adına aldanıştan başka bir şey değildir.

İşin asıl kötü boyutu bu ve benzeri şeyler Müslüman toplumlar üzerindeki İslami geleneklerinden kopuşlar meydana getirmek olduğunu unutmayalım. Bunlar kapitalist şirket ve Ülkelerin projeli uygulamalarıdır. Her şeyi para olarak gören değer ölçüleri bulunmayan böylesi bir toplumda para ile insan toplamak, taraftar edinmekte hiç zor bir şey değildir. Yeter ki biraz kafa karışıklığı oluşsun bu onlar adına başarıdır.

Tabi İşin bu noktaya gelmesinde bizlerde masum değiliz.  Kur’an’ın ekonomik, siyasal ve hukuki alanları düzenleyen ve yüce Allah’ın “hudutlarım” dediği muhkem hükümlerinin önemli bir kısmını tarihe gömüp, bugün bunların yerine yeni hükümler getirilebileceğini söylersek ve buradan kalkarak laik hukukla İslami hukuk arasında amaçsal olarak bir fark olmadığını isbat etmeye kalkışırsak buradan her yere bir kapı açmış oluruz. Bu tür iddialar bir Müslüman için çok gülünç iddialardır. Allah’a rağmen doğrular belirleyemeyiz. Bu geçmişte Allah’ın hükmüdür bugün olsa Allah aynı hükmü vermezdi o halde biz bugünü daha iyi biliyoruz biz nasıl yaşayacağımıza kendimiz karar verelim diyemeyiz. Bu Allah’ı devre dışı bırakmaktır. O zaman bu ve benzeri her türlü sapkınlıkta günümüzde özgürlükler bağlamında değerlendirilebilir. Ve biz neslimizi bu sapmışlardan koruyamayız.

Bir noktadan sonra bizler kendi işimize bakmalıyız. İslam’ı sevimli göstermek adına başkalarının yanlışını onaylamak gibi bir hatanın içine de düşmemeliyiz.

Bu hali ile Müslümanlar çok büyük bir yanlışın içerisine düşüyorlar. İslam’ın doğrularını anlatabilmek için başkalarının yanlışlarına hak tanıyamayız. Bu Ercüment Özkan’ın tabiri ile düpe düz hasımlarımıza rüşvet vermektir. Bu şekilde akidemizin iktidar olması da söz konusu olamaz. Müslümanlar ne kimseden yana ne kimseye karşıdır. Tek derdi Yüce Allah’ın bize öğrettiği hak ve adaleti gözetmektir. Bu tarz heyezanları savunmakta hak ve adalet ya da özgürlük değildir. Bu tarz davranışlar karşı çıkmamız tepki göstermemiz gereken şeylerdir. Fakat Müslümanlar her zaman Haktan yanadır ve bunun kimden geldiğinin de önemi yoktur. Batılında karşısındadır ki bunun da kimden geldiğinin bir önemi yoktur.
Bu yüzden yeryüzün de örnek bir duruş için bilgi edinme kadar dünya da gelişen olaylar karşısında bilinç sahibi de olmak gerekiyor. Olayları kavrayacak bir bilgi ve bilinç edinme telaşında olmalıyız. Müslümanlar bu yüzyılda hala takiyyeciliği bırakamadılar. Kendileri kabul etmeseler bile ikiyüzlülükleri de devam ediyor. Korkular var ve buna bir türlü çare bulunamıyor.

Hep köşe kapmaca oynanıyor. Kimseyi ürkütmeden kimse ile bir sorun yaşanmadan sayılarımızı çoğaltmanın derdine düşüyoruz. Aslında bu şekilde hiçbir zaman çoğalmıyoruz niteliksiz sürülere dönüşüyoruz. Büyüklerimiz çok fazla gevezelik yapıyor. Halbuki Alim olmak entelektüel gevezelik yapmak değildir. Hele dalkavukluk yapmak hiç değildir. Öyle ilginç bir zamanı yaşıyoruz ki müşteşriklerden öğrendikleri bilgileri (sanki bunlar ispat edilmiş doğrular gibi farz ederek) konuşarak tarihte samimi duygular ile İslam için çaba sarf eden, emek harcayan, kendilerini feda eden alimlerimizin mücadelelerini boş şeylermiş gibi etkisizleştirmeye, değersiz kılınmaya çalışıyoruz. .Bu çabalar boş çabalardır. Tarih bizlerinde nasıl bir hayat yaşadığımızı, sözümüzün nasıl bir ağırlığının olduğunu gösterecektir.

Bizden olmayanları kazanmak adına onlara alan açanlar bizlerin yaşam alanını ise sürekli daraltıyorlar. Fakat tarih çok fazla ibret alınacak sahnelerle doludur.

Bakın ; Abbasiler’in iktidarlarını kendilerine borçlu oldukları Horasanlı Ebu Müslim’in, dünyanın en güçlü hanedanıyken kısa zamanda ibret-i âlem olan Emeviler için tarihi bir tesbiti var: “Düşmanlarını kazanmak için dostlarını küstürdüler. Fakat düşmanlarını kazanamadıkları gibi, dostlarını da kaybettiler.”

İnşallah iş işten geçmez. Dünya’nın her türlü sapkın düşüncelere bile özgürlük alanı açan Batı’nın çirkin görüşlerine ihtiyacı yok. Bu adamlar dünyayı ölümlerle boyadılar, kan döktüler, fitne çıkardılar her şeyleri ile yalancıdırlar. Artık Müslüman toplumların farklı bir sözü olmalı. Kendi inançlarına uygun şekilde yönetilmeliler. En azından Lut Kavmi’nin eşcinsel çocukları olduğunu söyleyen ve bunu milyonlarca kişiye rağmen söyleyen bu sapkın topluluk kadar cesur olalım. Unutmayalım onlar Hz Lut’un sapkın ona inanmayan kavminin yanındalar ise bizde Hz Lut’un yanındayız. O yüzden bizlerde inandığımız değerlerin arkasında duralım bu değerlerimizle yönetilmek isteğimizi açık ve görünür bir şekilde dile getirelim.

Selam ve dua ile.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *