Mukaddes Özkan ile söyleşi

Mukaddes Özkan ile söyleşi

Köklü Değişim dergisi tarafından, İktibas Dergisi kurucusu Ercümend Özkan’ın muhterem eşi Mukaddes Özkan ile yapılan röportajı sunuyoruz…

Tuba Sivren: Öncelikle bizimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz, bize kendinizi tanıtır mısınız?

Mukaddes Özkan: Ben Mukaddes Özkan, 1940 Ankara doğumluyum, 6 yaşına kadar Ankara’da kaldık, daha sonra talebe olan babam okulunu bitirdi, tayin oldu. Biz de bu arada neredeyse bütün Türkiye’yi dolaştık, en uç noktalara kadar. Van, Özalp daha sonra Sütçüler, Kırşehir… Kırşehir’de liseyi bitirdim ben ve eşimle orada tanıştık. O, lise son sınıftaydı ben orta sondaydım, o zaman birbirimizi gördük Ercümend Özkan’la. Daha sonra ben Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Türkoloji talebesi oldum. O da hukuk okuyordu. Daha sonra evlilik kararı verdik ve evlendik… Benim aileme gelince, annem abdestinde namazında, tesettüründen hiç vazgeçmeyen bir hanımdı Allah rahmet eylesin. Babam, memur olmasına rağmen kendisini kenara çekti ve inancını korudu. Geleneksel, halkın bildiği, etrafta gördüğümüz İslam ile yaşıyorduk. Ben eşimle birlikte gerçek İslam’la tanıştım. Daha sonra onun mücadelesi başladı, tabi hep birlikte bir sürü sorun yaşadık. Hayatımızda kaçak dönemler ve hapis dönemleri oldu. Tabi düşüncenizi söylüyorsanız eğer, hele o dönemlerde, gerçek İslam’ı anlatıyorsanız, önünüze setler çekiliyor. İki buçuk yıllık bir hapis hayatı oldu. Çıktıktan sonra da anlatmaya devam etti. Burada İktibas Dergisini çıkarmaya karar verdi, “Daha çok insana ancak böyle ulaşılır” diyordu. Eşim rahmetli olana kadar hep arkasındaydım. Onu kaybettikten sonra, tabii bu çok ani oldu kalp krizi ile, bu burada kalmasın diye düşündük. Zaten son bir yazısı vardı vasiyet gibi, “Bana bir şey olursa arkadaşlarım bu işi yürütsünler” şeklinde. Sağ olsunlar birlikte devam ettirdik, ben de yayın kurulundayım. Ara ara yazılarım da çıkıyor.

Sivren: Türkiye’de yaşayan insanların genel olarak fikri, siyasi bakışı ve duyguları hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Özkan: Müslümanlar Müslüman olanı seviyorlar, Müslümanım diyeni seviyorlar, birbirlerini seviyorlar ama iş ciddi bir şeye geldiğinde, yani Allah’ın demokrasinin dışında bir emri olduğunu söylediğinizde bocalıyorlar. Bu gün görüyoruz bir sürü şarkıcı şu bu umreye gidiyor kendince ibadet etmiş oluyor, Cumaları Kur’an okuttuklarını söylüyorlar, halkımızda böyle Cumaları toplanıyorlar, Cuma suresi okunuyor, Yasin okunuyor, bir sürü değişik değişik bir şeyler çıkmış, Allah rızası için çabalıyorlar. Ama bunun gerçek İslam olmadığını anlayamıyorlar. Anlatmaya çalışıyoruz, nedir gerçek İslam, Kur’an İslamı’dır. Peygamberimizin yaşantısına geçirdiği İslam’dır. Bunları söylediğiniz zaman bocalıyorlar.

Namaz kılıyorlar, müslümanım diyorlar, eşlerinin başları kapalı diye Ak Partili oldu müslümanların çoğu ve hala bekliyorlar, büyük bir umut besliyorlar yani İslam böyle gelecek diye. Ama böyle olmuyor, böyle başarılı olunmuyor. İnsanlar dinini seviyor, kime sorarsanız sorun. En ummadığınız birine sorun dinini çok seviyor insanlar, “elhamdülillah” diyorlar. Ama işin gerçeğine geldiği zaman olmuyor. Hurafelerle yaşamak daha kolay geliyor. Öbür türlü faturası ağır oluyor gerçek İslam’ın…

Çok iyi anlatılmıyor da değil, anlatılıyor da. Bunu yapan kardeşlerden Allah razı olsun. Rabbimiz kalabalıklar önemli değil diyor, önemli olan az olsun ama bilinçli, inanmış Allah’ın boyası içine işlemiş, Allah’ın ipine sarılmayı bilen müslümanlar olsun, inşallah yol alacaklar inanıyoruz. Allah zaten ne diyor, siz bana bir adım gelin ben size daha çok yaklaşırım. Yani umudumuzu kesmiyoruz Allah’ın yardımını bekliyoruz.

Sivren: Yeni nesil genç kuşak hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Özkan: Genç kuşak maalesef medyanın yönetiminde, işte o yüzden de gerçeğe uyanamıyor İslam’ı benimseyen benimsemeyen. İşin tam aslına varamıyorlar. Medyanın zaten amacı belli, bir batılılaşmadır bir batıyı örnek almadır gidiyor. Yıllar önce Mehmet Akif’in dediği “tek dişi kalmış canavar” nedense ilgi çekiyor. Muhammed Esed müslüman oluşunu anlatırken, Londra’da bir akşamüstü eve dönerken metrodaki insanlara bakıyor ve eşine “Bunlar nedir böyle, içlerinin hüznü yüzlerine vurmuş, hiçbirinin hayatla bir bağlantısı yok, canlı cenaze gibiler” diyor. Eve geliyorlar birkaç kitap açıkmış İslamî kitap, Kuran da açıkmış. Tekasür suresini okuyor ve ayetler tam o söylediği şeyi anlatıyor kâfirlerin halini. Batı böyle kötü olmasına rağmen maalesef etkiliyor gençleri medya aracılığı ile. Medya, özellikle dizilerle gençlerin zihinlerini mahvediyor. Sigarayı kapatıyor ama içkiyi açık açık gösteriyor. Halbuki bütün kazalar belalar içkiden çıkıyor, suçluların çoğu alkol yüzünden suç işliyor!

Sivren: Medyadan bahsetmişken, bazı diziler var çok konuşulan onlara da değinelim. Muhteşem Yüzyıl, Osmanlı’yı yeriyor-yermiyor diye çok konuşuldu, Küçük Sırlar, bazı liberaller tarafından bile eleştiri aldı bizim çocuklarımız okuldan sonra barlara mı gidiyor şeklinde. Aşk-ı Memnu ile aile içi yanlış ilişki haklıymış gibi gösterildi vs. Diziler ve dizilerin oluşturduğu etki hakkında özellikle kadınlarımız açısından neler söyleyebiliriz?

Özkan: Aşk-ı Memnu denilen dizi aslında roman olan haliyle insanlara bazı şeyleri anlatmak için edebi anlamda yaş farkına nikâh düşebilecek gençleri filan anlatıyor ama dizi tamamen ahlaki bir çöküş oluşturuyor. Zaten romanın yazıldığı tarih batıya yüzlerin dönük olduğu bir tarih. Belki de eleştirmek için bir mesaj vermek için yazıldı ama az sayfalı bir roman uzatıldıkça uzadı dizide, özellikle işi cinselliğe getirip özendirici bir şekilde verdiler. Ahlaki bir çöküş hem duygularda hem bakışlarda oluşturuldu. Müslümanlar çocuklarını Kur’an kursuna gönderiyorlar, İmam Hatip’e gönderiyorlar ama maalesef gerçek İslamî bilinç verilemiyor. Böyle olduğu için bu tür şeylerden etkileniyorlar. Zaten bilinç yok bir de medyadan gelen bu özentili hayat onları etkiliyor. Çok azı kurtuluyor, o da ailelerin bilinçli, akıllı yönlendirmesi ile. Muhteşem Yüzyıl için de tabi ki Osmanlı’nın hataları oldu ancak bu gösterilenlerin çoğu hayal ürünü. Ahlaki açıdan hiç hoş değil. Müslümanların kabul etmediği birçok sahne mevcut.

Sivren: Aslında batının içinde bir yara o yüzyıl, intikamını alamadıkları bir yara. Hıristiyan dünyasının büyük korkular yaşadığı bir zaman o yüzyıl. Belki de onu kapatmak adına böyle bir dizi yayınlanıyor çünkü o yüzyıl onlarda bir eziklik.

Özkan: Evet içimizdeki batı hayranları tarafından bu yapılıyor.

Sivren: Bir bayan olarak çocuklarımızı yetiştirirken nelere dikkat etmeliyiz? Beş çocuk annesi olarak neler söylemek istersiniz?

Özkan: Öncelikle çok kolay olmadığını bildirmek isterim. Çocuklara zorlama yapmak iyi olmuyor, biz ortaokulda kapatmaya çalıştık zorlandılar. Önce bilinç verilmeli ve kendi isteğiyle yapmalı. Çocuğun başını kapalı görünce öğrenciler, arkadaşları, sorgu sual ediyorlar. Evde baskı, okulda baskı, çocuk arada kalıyor. Öncelikle Allah sevgisini daha sonra Allah korkusunu vermeli. Sevgi bence önce gelmeli. Bunları öyle yerleştireceksiniz ki o çocuk o işi “ben yapıyorum” diye başı dik yapacak. Çok acele etmeyeceksiniz. Önce takva giysisini giydireceksiniz, Allah korkusu Allah sevgisi yerleşecek.

Sivren: Başörtüsü sorunu çıktığında birçok bacı neden başını açtı bilinçsizlik yüzünden…

Özkan: Tabii… Ben evli barklı 3 çocuk annesi birinin başını açtığını öğrendim yeni ve çok üzüldüm.

Sivren: Tabi sadece aileleri suçlamamak lazım, sistem bizi zorluyor, tek başına koca bir medyanın ve eğitim sisteminin etkilerinden çocuklarımızı kurtarmak zor.

Özkan: Bir heves olmamalı hiçbir ibadet, oruç, namaz vs. Onun şuurunda olmak lazım. Önce takva giysisi giyilmeli, sonrası kendiliğinden olacaktır. Duygular değişkendir, önce fikri yerleştirmek lazım.

Sivren: Son zamanların çokça konuşulan meselelerinden biri de kadına şiddet. Sizce kadına şiddetin sebepleri nelerdir, ne yapılabilir?

Özkan: Bu toplum müslüman bir toplumdu. Bir savaştan çıktı yorgun, bitkin. Getirildi bir devrim. Batıdan getirdiler bir devrim tepeden inme. Zorlandı tabi insanlar. Dersim’le ilgili bir kitap okuyorum. Objektif olmaya çalışsa da yanlı ama ben onun satır aralarını okuyorum. Bu toplum kabullenemedi tepeden inme bu devrimi hazmedemedi. Kadın hakkım diyor, halbuki İslam’da Kur’an’da kadına verilen hakkı hiçbir sistem vermiyor.’Verdim’ diyor, ne verdi? ‘Arabanın reklamını soyun yap’ dedi. Bu, kadını kullanmaktır, hak vermek değil! Öyle fıtratın dışında bir hayat yaşayınca kadın ve erkek çıldırıp çıkıyor. Star’da bir yorumcu vardı hiç unutuyorum diyor ki, “Bize ne oluyor?” Ne olacak, devrim yaptınız millet hazmedemedi bunu… Batıda yok mu sanki? En çok dayak olayı Fransa’da, özgürlükler ülkesi! Güya özgürlük istiyor. Sen ne yaparsan ben de onu yapacağım! Halbuki Allah kadının ve erkeğin fıtratına göre görevleri dağıtıyor. Çalışmasın değil, çalışsın ama yerini de bilsin. Alev Alatlı diyor ki, “Eşitlikten de geçtik kadın erkeğin yerine göz dikti.” Erkekler kadınlaşıyor, kadınlar erkekleşiyor, yani sistem batıyı da perişan etti oradan geldi burayı da perişan etti. Allah’ın düzeninin dışındaki düzen insana göre değil. Bize dayatılan şartların sonucu oluşuyor bu tür şiddet vs.

Sivren: Bu arada aklımıza şu geliyor, kötülenen Osmanlı’da acaba böyle sorunlar oluyor muydu? Şiddet vs.

Özkan: Çok az, çok çok az. Benim dedelerimin köyü, hala gidiyorum, ben orada dayak yiyen kadın bilmiyorum ama yeni gençlerde herhalde vardır.

Sivren: Kadına şiddetle ilgili olarak yine üretilen çözümler ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Sığınma evleri vs.

Özkan: Çözüm bulamazlar, çözümlerde başarılı olamazlar, çünkü bir yandan da üretiliyor sistem. İnsanların vicdanlarına kalplerine bir şeyleri koymadığınız sürece olmaz. Allah sevgisi, Allah korkusu… İslam’dan uzaklaştığımız sürece de artacaktır sorun…

Sivren: Yine bağlantılı bir soru, gittikçe çoğalan depresyon, intiharlar ve cinayetler hakkındaki düşünceleriniz?

Özkan: Aklıma hemen töre cinayetleri geldi. Bir genç kız istemediği bir kişiyle evlendirilemez İslam’da. Evlendirilirse de böyle olur. İnsanlar İslam’dan bihaber. Doğudaki isyanların çoğu batıdan gelen devrimi kabul etmemelerinden ötürü. Gerçek İslam’ı öğrenme konusunda cahil bırakıldılar. Gelen sistemi de kabul etmiyorlar. Sonra olan oluyor. Müslüman halka dayatılan sistem hem zinaya yol açıyor, hem de zina sonucu cinayetlere. Sistemin yanlışları bu şekilde halka yansıyor. Müslüman mahallesinde salyangoz satarsanız olacağı bu. Sistemin yanlışları, dayattıkları yüzünden tüm bu olaylar…

Sivren: Kendilerince radikal diye nitelendirilen bazı kesimlere gerek maddi gerek manevi baskıların yapıldığını biliyoruz. Konuşmamızın başında geçtiği gibi, gerçek İslam’ı söyleyenler cezaevlerine atılıyor hala bu hükümet ile birlikte bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Özkan: Kız çocukları artık başörtülü okuya girebiliyor, Kur’an okumaları çalışmaları arttı, müslümanlar rahat bir nefes aldı ama müslümanların değişim ruhu gitti, kayboldu, yavaşladı. Bir dönemin hapislere giren çıkan, mücadele eden müslümanları rahatladı. Bu açıdan aslında AKP köklü değişime zarar verdi. Müslümanların gücüyle geldiler ama maalesef zarar verdiler, hala tertemiz insanlar var, bekliyorlar hala İslam’ın hakiki değişim zaferini. Halk değişmek istiyordu ama AKP ile bunu durdurdular.

Sivren: Esasen Ecevit döneminde zorlayan sistem bu dönemde biraz açılarak sanki rahatlatılmış gibi gösterildi, fuhuş evleri içki fabrikaları hala devam ediyor, lisedeki erkek öğrenciler namaz kılamıyor ya da öğretmenler Cuma namazlarına gidemiyor, bunlar gündem bile ettirmezler, zaten bu talepler abartı olarak nitelendirilir… yani bir şekilde İslam’ın önünde duruyorlar.

Özkan: Evet ben bir yazımda da bahsetmiştim “İslam İslam” diye trene çağırdılar demokrasi durağında indirdiler. Herkes kullanıyor demokrasiyi, demokrasi ve özgürlük diyorlar ve İslam’ın önüne set oluyorlar. Müslüman özgür olmaz, Allah’a teslim olur. Özgürüm içerim, özgürüm zina yaparım, özgürüm şöyle gezerim vs.

Sivren: Ortadoğu’da gelişen olaylarla ilgili genel görüşünüz nedir?

Özkan: Amerika’nın Ortadoğu ile ilgili projesi gerçekleştiriliyor. Mısır’da veya başka bir yerde İslam istenmiyor. Demokrasi’yi oraya da aşılamaya çalışıyorlar.

Sivren: Peki sizce neden karışıklık çıktı oralarda? Proje, karışıklık çıkarılmadan gerçekleştirilemez miydi?

Özkan: Bir Arap aile gelmişti buraya. Görevli hanım “Türkiye hurra, Türkiye hurra” deyip duruyordu. Türkiye’de hürriyet varmış ve hemen yararlandılar! Oralarda da gerçek İslam yoktu. Yöneticiler ceplerini dolduruyorlar. Onlar da sistemin baskısından rahatsız olup sokağa dökülüyorlar, İslam’ı da bilmedikleri için “demokrasi” diyorlar. Türkiye oradan iyi görünüyor, ekonomisi filan. Diziler orada da veriliyormuş hatta bir televizyonu taşlamışlar. Türkiye hem müslüman hem laik olarak onlara örnek gösteriliyor.

Sivren: Ortadoğu’daki olayları değerlendirilirken özellikle BBC ve çevresinde hilafet korkusu ve kaygısı yansıtıldı, bir yandan da Amerika “demokrasi-İslam” karışımı bir şeyle değişimi gerçekleştirebileceği söylentisi oldu televizyonlarda. Suriye’de İslam’ı, hilafeti isteyenler oldu. Konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Özkan: Tabi ki Türkiye’deki gibi bir kısım insanlar gerçek İslam’ı istiyor, bilinçli bir kısım var. Dua ediyorum ki ben, inşallah onlar üstün gelir. Bilmiyorum ne olacak ama kargaşa ve ayaklanmalar Amerika’nın eliyle ama tabi ki Rabbimizin vaadi de var ve tuzakları da… Mısır, Suriye İslam ülkeleri, tabi ki orada bilinçli insanlar var. Dileriz ki onlar başarılı olur. İnşallah umduğumuzu kısa sürede buluruz. Çocuklara bakınca, inşallah bu çocuklar güzel günler görür diyorum.

Sivren: Son olarak Köklü Değişim okur, çalışan ve yazarlarına ne söylemek istersiniz?

Özkan: Selamlarımı söylüyorum, Allah zihin açıklığı versin tüm kardeşlerimize, hepinize. Kaleminize kuvvet. Başarılar bütün Müslümanlara. Köklü Değişim inşallah dosdoğru gider sapmadan.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *