Bu nasıl bir İslam davası?

Bu nasıl bir İslam davası?

Şuna inanmalıyız ki bizlerin hala söylenecek sözleri var. Bu konuda geri adım atmıyoruz. İslam adına cahiliye ye karşı sözleri tükenenlerin İslam iddialarının zayıflığı ortadadır.

“Bazen insanları kırmak gerekir, içinde ne olduğunu görebilmek için.”

Bazı kaplar şeffaf değil kırılmadan içini göremiyorsunuz. Şu günler bu kırılganlığın en görünür olduğu an.

Pratik sonuçlara yönelik düşünmek, doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca eylemlerin sonuçları ve başarılarıyla değerlendirmek demek olan pragmatist düşünce Müslümanlara yön veren kişileri de epey çevreleşmiş durumda.

Bu anlamda bildiği halde pragmatist düşüncelerle bildiklerinden sapma gösterenlerin sorumluluğu da çok büyük olacaktır.

Çünkü geçmişte çok doğru referanslar ile tevhidi bilinçlenmelerine katkı sunan bu kişilere karşı, bağlısı olduğu kimseler hala çok büyük sevgiler beslemektedirler. Onlar adına söylenen her söz farklı bir açıklama ve yorum ile sinelere çekiliveriyor. Bir dönem faklı şeyleri bir dönem daha faklı şeyleri dillendirmiş olmaları da çok önemsenmiyor. Çünkü ne yazık ki bu kimseler bağlısı olduğu liderleri ile zaman içinde değişip dönüşüme uğruyorlar. Bu iş bir zaman süreci ile olduğu için de nasıl bir değişime uğradıklarının farkına da varmıyorlar.

Bu günler bellide en fazla dikkat edilmesi gereken kişiler önderlik vasfı bulunan böylesi kişiler. Bir dönemin tevhidi savunan tevhidi bilinçlenmede katkısı olan, İslam’ın yanında hiçbir ideolojiyi kabul etmeyen bu kimseler (yeni adları aktivist idi galiba) bir vakıf ya da dernek kurarak kendi isimleri önlerine bir unvan ekleyen ve oluşumlarına üye olanların sayısal desteğini alan böylesi kişiler İslam ile ilgisi olmayan bir yerlere payanda olabilmektedirler. Ve bu eklemlendikleri batıl kurumlarında yegâne destekçisi olmaya başlıyorlar.

Aynı İslam dışı sistemi aynı İslam dışı ekonomiyi aynı İslam dışı dili kullanan devlet ve onlara yakın duran kurumların para kazanma hırsları bir anda memleket meselesine dönüşüveriyor. Tabi buna İslam davası da diyebilirsiniz.

Olay bu kadar basit olmamalı. Cemaat ve partilerinin bağlısı olan onların başındaki liderlerini hiç sorgulamadan takip eden bu kimselerin neyin davasının güdüldüğünü nelerin savunulduğunu gözden geçirmeleri gerekir.

Aslında olay kişi ve kurumlar odaklı değerlendirilmeyip kavram ve İslami ilkeler üzerinden değerlendirilse her şey daha açık anlaşılacak. Bu bağlamda tabi ki üçüncü bir yolun var olduğu da anlaşılacaktır. Şimdilerde iş o noktaya getiriliyor ki siz istemeden daha fazla eleştirdiğiniz kesimin karşısındaki kişi ve kurumları savunuyor duruma düşebiliyorsunuz. Bu ilk anın heyecanından uzak durmak zorundayız. Hele ki ulusal asabiyetler iyice gün yüzüne çıkınca bir bakmışsınız ki ülke menfaatleri adına bir bankayı dahi savunmaya başlıyorsunuz. Bu tür şeyler İslam adına geçerliliği olmayan şeylerdir. Yaşamlarının tüm alanlarının Allah’a ait olduğunu geçmişte dillendirenlerin bu günlerde yaşanan tüm olayları İslami referanslardan İslami sorumluluklardan ayrı değerlendirdiklerini de görmeye başlıyoruz. Bir nevi laikliği ret ediyorken onun hayatımızda yaşanır kılıyor gibi bir şey bu. O yüzden Müslümanların tekrardan İslami kimliklerini gözden geçirmeleri Kur’an’ın hükümlerinin kendileri için ne ifade ettiklerini anlamaları gerekiyor. Cahili sistemlerden ayrışmanın inançlarının bir gereği mi olduğunu da sorgulamalılar.

Bizler başkalarının kalabalıklarını oluşturmamalıyız. İzzet ve şeref yalnız Allah’ın yanında aranmalı. Şu günlerde verilen kavgalar İslam’ın rengini taşımıyor. Ve buralarda bir tarafa verilen destekte İslam’a verilen bir destek değildir. Tüm bunları yaparken İslam’ın bir hayat nizamı olduğu anlayışını etkisizleştirdiğimizin farkına varmalıyız. Kaybedilen değerler başka yerlerde aranmamalı.

Ve artık İslam’ın değerler ifade eden hükümlerini başka cahili değerler ile bütünleştirmekten vaz geçmeliyiz.

Şu günlerde demokrasiyi savunan bu topluma bir çıkış kapısı gibi öneren yayınladıkları bildiriler ile kalplerinde İslam’dan yana tavır bulunan kardeşlerimizin cahili sistemlere olan muhalefetini kıran, zayıflatan kimseler keşke bu tavırlarını İslam’dan yana koyabilseler.

“Keşke Müslüman gençliğe, izzeti tamamen Allah’ın ve Rasulü’nün katında aramanın güzel örnekliğini sunsalardı. Bir başbakanın Kur’an’ın terimiyle söyleyecek olursak ‘daallîn’ sözleri, elli yılını ilme harcamış insanları bu kadar kolay teslim almasaydı. Keşke, İslam’ın, benzeri olmayan, dört başı mamur, bütün insanlığı kurtaracak bir DİN; sağda solda Nuh’un gemisini arayan ‘işsiz’ kimseler eğer istiyorlarsa, işte bu çağda Nuh’un gerçek bir gemisi olduğunu söylemekle yetinselerdi. Laiklik ve demokrasinin ise insanlığı dalalete sürüklemeye devam eden, her gün sayesinde milyonlarca insanın günaha battığı bir yaşam biçimi, bir zihniyet, bir şeytanizm olduklarını söyleyebilselerdi. Bunu söylemeye cesaretleri yoksa hiç değilse içlerinden buğuz etselerdi, bu da haysiyetli bir işti…” (Mehmed Durmuş)

Şuna inanmalıyız ki bizlerin hala söylenecek sözleri var. Bu konuda geri adım atmıyoruz. İslam adına cahiliye ye karşı sözleri tükenenlerin İslam iddialarının zayıflığı ortadadır. Bizler sayıların önündeki böylesi kişilere dayanmadan, yalnız Allah’tan korkan yalnız O’na güvenen bir avuç inanmış kimseler ile yol tutmaya böylesi bir yolu inşa etmeye devam etmeliyiz. İnanıyoruz ki batıl yollarda bir ömür harcayan kimselerin düştükleri durum arkadan gelen nesillere bir ibret olur. Ve bir avuç İslam işçisinin açmaya çalıştıkları bu yollarda yürümeye razı olurlar. O zaman gerçekten Allah’a adanmış bu kalabalıklar İslam davasının gerçek savunucuları olacaktır.

Selam ve dua ile…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *