Siz de Haklısınız!

Siz de Haklısınız!

Yani bizler bu emirler bağlamında asla haklı davranışlar içerisinde bulunan kardeşlerimizle haksızlık yapan kimseleri aynı şekilde kabullenemeyiz.

Aziz Yıldırım tahliye oldu. Gazeteler çeşitli başlıklar atmışlar. Hürriyet Gazetesinin söylemi ile “hür ve cezalı”. Aziz Yıldırım cezaevi çıkışı coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanmış. Bu resim bize şunu gösteriyor ki kişilerin ne yaptıklarının hiçte önemi yok. Sanki gizli bir el bir şeyleri bir yerlerden yönetiyor gibi. Bu bağlamda suç işlendiği kararı verilmesine rağmen bir tarafgirliğin çok hatalı bir toplum mozaiği oluşturacağı da kesin gibi görüyor. Aslında temiz bir toplumun oluşması doğru bir adalet anlayışı ile mümkündür. Kişiler sevdikleri büyükleri, önderleri ya da bağlısı bulundukları toplulukları adına oluşan yanlışlara yanlış diyebilmeliler. Bu en yakınları bile olsa fark etmemelidir. Üstelik sosyal sınıfları statüleri olan kişilere ayrıcalık tanınması daha büyük toplumsal kırılganlıkların oluşmasına sebep verebilir. Bu bağlam da bizler de asla tarafgirlik hastalığına kapılmamalıyız. Bizlerin bağlısı bulunduğu dinimiz bu durumu kesin bir dille yasaklamaktadır.

“(Ey Muhammed!) Biz sana kitabı (Kur’ an-ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin, sakın hainlerin savunucusu olma.” (Nisa, 4/105) ayet-i kerimesi, bu konuda bize haksız bir kimse karşısında nasıl davranmamız gerektiğini hatırlatmakta, hain ya da haksızların yanında yer almayıp, daima hakkın ve haklının yanında yer almamızı öğütlemektedir.

Mahzumi kabilesinden bir kadın hırsızlık etmişti. Mekke’ nin ileri gelenleri yüksek bir aileye mensup olan bu kadının ceza görmemesini istemişler, Peygamberimizin çok sevdiği Usame’ yi ona şefaatçi olmak üzere göndermişlerdi. Peygamberimiz Usame’ yi dinledikten sonra:

“Sizden öncekiler bu gibi tarafgirlikleri sebebiyle helak olmuştu. Onlar, fakirler üzerinde en ağır cezaları uygularlar, zengin ve itibarlı olanlara ise ceza vermezlerdi.” (Buhari, “Hudut”, 11) buyurarak toplumda huzur ve adaletin tesis edilmesi için kurallara uyulmasının zorunluluğuna ve İslami esasların uygulanmasında ayrım yapılmamasının gerekliliğine vurgu yaparak hakkın ve haklının yanında olunmasını istemiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Hucurât suresi 9. ayetinde Alah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Eğer müminlerden iki grup birbiriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar- haksızlığa sapanlara karşı savaşın; dönerlerse aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin. Allah hakkı yerine getirenleri sever.”

Yani bizler bu emirler bağlamında asla haklı davranışlar içerisinde bulunan kardeşlerimizle haksızlık yapan kimseleri aynı şekilde kabullenemeyiz. Bu her iki kesimle de eşit düzeyde bir ilişki geliştiremeyiz. O yüzden tüm gücümüzle haklı olan kardeşlerimizin yanında yer almalıyız.
Eğer ilişkilerimizde herkes ile iyi olma niyeti ile ilgili bir dili kullanırsak bizlerin sözleri yaşadığımız topluluğumuzda çokta değerli olmayacaktır. Sözümüzün gücü ve de herhangi bir değeri olmayacaktır. Kullandığımız dil haklı olanı savunmalı haksız olanı eleştirmelidir.
Bu konu ile ilgili çok güzel bir hikaye var.
Nasreddin Hoca’nın kadılık (hakimlik) ettiği günlerde adamın biri yanına gelir.
Adam, komşusundan şikâyetçidir. Derdini anlatır. Hoca, adamı güzelce dinledikten sonra:

Haklısın! diyerek gönderir.

Biraz sonra adamın şikâyetçi olduğu komşusu çıkagelir. O da az önce gelen komşusundan şikâyetçidir. Derdini anlatır, hakkının verilmesini ister.
Hoca onu da güzelce dinler. Sonra:

Haklısın! diyerek onu da yollar.

O sırada Hoca’nın yanına gelmiş bulunan ve konuşulanlara kulak misafiri olan karısı, bu işe şaşar.

Hocaya:

İlahi Hoca Efendi! Sen ne biçim kadısın? Birbirinden şikâyetçi olan iki adamın ikisi birden hiç haklı olur mu? diye sorar.

Karısının bu sözleri üzerine Hoca, bir süre düşündükten sonra ona şöyle der:

Hatun, sen de haklısın.

Elbette Nasrettin Hoca doğruları konuşmuyor. Fakat bu tarz dili kullanan epeyce çok kardeşimiz var. İnşallah bu kardeşlerimiz böylesi bir dili kullanmayı bırakıp haklı olanın yanında yer almaya cesaret gösterebilirler. Bizler bu uğurda dünyaya dair herhangi bir kayba uğrasak bile hakkı savunmayı göze alabilmeliyiz. Şu tarafgirliğimizden de bir an önce vaz geçmeliyiz. Bizler ancak ve ancak Kur’an’da geçen Allah’ın sözlerinin savunucuları olmalıyız.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *