Kurban/Kurbiyyet

Kurban/Kurbiyyet

Bilmeliyiz ki Rabbimiz dileyene ‘kolayı kolaylamakta’ ve dileyene de ‘zor olanı kolaylamakta’! Haydi bu yıl bir başlangıç olsun!

Allah’a çok şükür, yine şükür, hep şükür ki yeni bir kurban arefesindeyiz. Bu kurban ‘arifliğimize, tearüfümüze/tanışmamıza ve İlahî rızaya yakınlaşmamıza’ vesile olur inşallah. Allah günleri aramızda çeviriyor her daim. Farkında olup bu farka göre davranışlarını şekillendirebilenlere ne mutlu!

Kurbanın hac ibadetine ait oluşu ile ilgili iddia bir yönüyle doğru olsa da esasen o kutlu yolun yolculuğunun özlemi içinde olanların ve Kur’ani ifade ile ‘bizleri hidayet ettiği için’ Rabbimize niyaz, teşekkür/hamd olarak, ayrıca kurbiyyet/yakınlık vesilesi olması için, dahası kurbanın sunulabileceği yegâne otorite ve Rab olarak Allah’ı tazim için bu ibadet ile mükellefiz diye düşünüyoruz.

Tüm bu bileşenler ayrı ayrı ele alınıp incelenebilir. Hepsinden bir ortak çıkarımla, artık bu amelin her ne kadar ‘et ve kanının O’na ulaşmayacak olması’ gerçeğine rağmen, Allah’a ‘Bize ibadet yol ve yöntemlerini öğret!’ niyazında bulunan atamız İbrahim (as)’ın bir nüsuku/formel ibadeti olarak bulduğumuzdan, keza Hz. Muhammed’in Medine ’de her yıl gerçekleştirdiğini bildiğimizden, bu ibadeti çok yönlü bir vesile kılabiliriz Rabbimizin rızasına yönelik!

Bu yazıda öne çıkarıp vurgulamak istediğimiz boyutu ise ‘fedakarlık, Allah için sevdiği şeylerden vazgeçebilme, O’nun emrini ‘baş göz üstüne’ bilme, fitne unsuru olan ve bizi oyalayan, ahireti unutturan her ne ise onu hayatımızdan çıkarabilme’ yönüdür bu ibadetimizin.

Artık ‘miş’ gibi yaşamaktan kurtulup, tercihlerimizin ne anlama geldiği, neler getirip neler götürdüğü idrak ederek, kararlarımızın arkasında olanca gücümüzle, her ne bahasına olursa olsun durabilme azim ve kararlılığı sergileme vaktidir. Ve bu azim işlerdendir! Yoksa illa da ‘et ve kan’ ulaşsın için beklemek, eylemin mana ve muradından uzak bir biçimde şekil ve kabukla oyalanmak durumunda kalırız. Şimdilerde sergilenen genel tavır(sızlık)larımız gibi!

Allah kabul ve nasip ederse, bu çok faklı sebepler çerçevesinde gerçekleşse de gerçekte sırf Allah rızası için kesmeyi düşündüğümüz kurbanımızın reddedilemeyecek, ihmal edilemeyecek, ‘sünnet mi vacip mi’ tartışmalarına indirgenemeyecek, yalnız hacca gitmeyi gerçekleştirebilenlerle sınırlandırılamayacak ağırlıkta ve önemde bir ibadet olduğunu salık veriyoruz. Bu ibadetin mali olarak zekât müessesesiyle mukayesesinin mutlaka yapılması gerektiğini de söylüyor, ama bunun mutlaka ve mutlaka, kurbanı kurban edecek şekilde değil, zekat lehine olacak şekilde güncellenmesi gerektiğini de ilave ediyoruz.

Gelelim kurbanın sembolik yönüne -ki bu yön asli kurban ibadetinin önemini artırıcı bir boyut olarak ele alınmalıdır ve asla ihmal edilmemelidir-: Kurban keserken bu farkındalık önemli diye düşünüyoruz, ama bu sembolizmin öne çıkarılıp gerçek anlamıyla kurbanın ikincil duruma düşürülmesi gibi bir lüksü hiçbirimizin yoktur!

Bu bakış açısıyla ister ‘Habil ile Kabil kıssasını’ düşünelim, ister Hz. İsmail’in fedakârlığını, Hz. İbrahim’in emrolunduğu işi gerçekleştirme azmini düşünelim, ister Mekke müşriklerinin kendilerini Hz. İbrahim’e atfeder oldukları halde putlar için kurban keser hale düşmelerini, bunu bir şirk/ortaklık/şefaat vesilesi addetmelerini ve buradaki taksimde dahi adaletsizlik içinde olmalarını düşünelim netice değişmiyor; anlam kaymalarının, algı ve idrak eksikliklerinin düzeltilmesi, meselelere Allah’ın bak dediği yerden bakabilme melekesinin, basiret ve ferasetle, hikmetle iş eyleme marifetinin sergilenmesi adına şimdi de bir karar arefesindeyiz: Kurbanımızı seçtik mi? Helvadan putlarımızı kesip bir daha anmamaya, kulluğu yalnız Allah’a hasretmeye azmettik mi? Bu yılki kurbanımız ne? Her ne ise bizi oyalayan, ahireti ertelettiren ve unutturan, ayağımıza pranga, sırtımıza yük olan, Allah’ın rızasına erme adına kurtulmamız gereken frenimiz, engelimiz, duvarımız, zindanımız, zincirimiz her ne ise belirledik mi? Seçimimizi yaptık mı? Takva ve birr/iyilik yarışında hızlı koşmamıza engel, fitne unsuru, dünyevileşme ve tekasür yarışı peşinde, nefsin, şeytanın ve hevaü hevesin adımlarının izlendiği, kısaca kendi ellerimizle ördüğümüz, sonra da mazeret beyan edip özrü kabahatinden büyük bir duruma düştüğümüz, ‘boş işler’ mesabesinde her ne varsa kurtulma, kurbiyyet sunma, kurban etme arefesindeyiz! İşte asli boyutu ile kurbandan ayrı düşünmeyip gerçekleştirme cehdinde olmamız gereken kurbanın sembolik anlamı budur diye düşünüyoruz. Yoksa geriye kalan, Allah muhafaza ‘kasaplıktır’ Şeriati’nin deyimiyle! Tabi bunun takdiri Cenabı Allah’ın yed-i kudretindedir ve hiç kimsenin haddine de değildir bunun çetelesini tutmak! Belki zaid olacak ama demek istediğimiz odur ki, biz iki boyutu ile bu ameliyeyi gerçekleştirdiğimizde kurban anlamını bulacaktır! Yoksa birini gerçekleştiremeyen diğerini de bıraksın anlamına değildir bu! Esasen birinci, yani gerçek anlamıyla kurban kesme gücü bulamayanlar dahi bu bahsetmeye çalıştığımız ikinci, yani sembolik anlamıyla kurban uygulamasından ömür boyu, tüm engel teşkil eden ağırlıklardan kurtulma anlamında mes’uldür. Çağımız cahiliyyesinden bizlere bulaşmış, zanlarımızla yanlışlığından şüphe dahi duymaz hale geldiğimiz, oyun oynaş cinsinden, dünyevî yarışa yönelik, bu ‘boş işler’den acilliyyeti olanı, bizi en çok meşgul edeni her ne ise bu yılki kurban ibadetimize onu ekleyip kesip atalım, bunu feda edip bu fedakârlığı kurbiyyet vesilesi olarak sunalım! Herkes kendi seçimini kendisi yapıp, onu sunsun! Bu, İkbal’in ‘…gafletle geçirdiğin bir an menzilden bin yıl uzakta patlar!’ vecizesine uygun olarak okunmalıdır!

Evet, bu tercihler, ‘futbol özelinde çeşitli yanlışlara alet edilebilen, spor anlayışından uzak, farklı bir ırkçılığın tezahür ettiği faaliyetler, tv. bağımlılığı, mal ve evlat sevisinin ahireti unutturtacak boyuta ulaşması, sosyal vecibelerin terki, okumama, tefekkür etmeme, birleştirilmesi emredilen ilişkilerin kesilmesi ve dumura uğratılması, dünyalık anlamı ile ‘başarı’ sevdası, geleneğin hurafeleri, modern hurafeler, marka ve moda takıntıları, reklam ve teşhir endeksli sınırsız ve lüks istekler, tüketim ve kapitalizmin güdümünde bir harcama anlayış(sızlığ)ı .. şeklinde kişiye has ekleme ve çıkarmalara açık listenin, gerek davranış ve yaşayış, gerek duygu ve düşünüş, gerek anlam ve murad içerikli tasnifi yapılıp yıldan yıla, günden güne bu fedakarlıkları gerçekleştirebilme mücadelesi önemsenmelidir diyoruz. Bu konuda dayanışma ve yardımlaşmaya ne kadar muhtacız! Birbirimizin yanlışına fren olacak, iyiliğine katkı, hız ve teşvik sunacak birliklere de aynı oranda muhtacız!

Bilmeliyiz ki Rabbimiz dileyene ‘kolayı kolaylamakta’ ve dileyene de ‘zor olanı kolaylamakta’! Haydi bu yıl bir başlangıç olsun! ‘Keşke!’ demeden aklımızı başımıza alalım! İşte seçim ve tercih zamanı! Feda edeceğimiz kurbanımızı seçelim; hemen, şimdi!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *