Seçimler ve Sonrası

Seçimler ve Sonrası

Seçim bitti ve beklendiği gibi Ak partinin üstünlüğü ile sona erdi. Hizmet noktasında belki de hak ettiği bir sonuçtu. İlginç olan ise CHP’nin milletvekili sayısını artırırken Ak partinin milletvekili sayısının düşmesi oldu. BDP ise adayları arasına İslami camianın da yakından tanıdığı iki ismi de koyarak istediği başarıyı elde etmiş oldu. Onlar adına baraj adaletsizliği söz

Seçim bitti ve beklendiği gibi Ak partinin üstünlüğü ile sona erdi. Hizmet noktasında belki de hak ettiği bir sonuçtu. İlginç olan ise CHP’nin milletvekili sayısını artırırken Ak partinin milletvekili sayısının düşmesi oldu. BDP ise adayları arasına İslami camianın da yakından tanıdığı iki ismi de koyarak istediği başarıyı elde etmiş oldu. Onlar adına baraj adaletsizliği söz konusu oldu ve bu anlamda haksızlığa uğradılar. Çok ilginç olan ise bazı illerde milliyetçi söylemi ile sürekti vatan hainliği ile birilerini suçlayan MHP’nin BDP tarafından desteklenmesi oldu. Bu bağlamda muhalefet kanadında seçim işbirliği olduğu sanırım görülmüştür.

Bu seçim İslam adına tüm değerlerin de hiçe sayıldığı bir seçim oldu. Halk maalesef gayrimeşru ilişkileri “özel hayat” olarak gördü ve bundan etkilenmedi. Seçim öncesinde bizim mahalledeki kardeşler arasında da yine tartışmalar sahne aldı. Herhalde seçim sonuçlarını en iyi tahmin edenler de bizim kardeşlerimizdi. Israrla söylediğimiz gibi şuanda batılılar ve Amerika’nın hatta İsrail’in Ak Partiye ihtiyacı her zamankinden daha fazla idi. Fakat tüm uyarılara rağmen seçim için sandığın yolunu tutan birçok kardeşimiz oldu. Bu seçimde geleneksel anlamdaki cemaatlerin liderlerinin Ak Parti dışındaki partilere oy verme talepleri de taraftarlarınca ilgi görmedi.

Bu seçim bizlere şunu gösterdi ki; İslam adına tüm değer yargılarımız değişiyor ve hızla değişmeye de devam ediyor. İslam adına uyarılar demokrasiyi içselleştiren, İslam adına tehlike olarak addetmeyen Müslüman etiketli büyük bir kesim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Gösterilen ayetler onlar için sadece yanlış yorumlanan fikirler olarak görülüyor. Fazla da bir etkisi olmadığı anlaşılıyor. Tagut, bel’am, ilah, egemenlik, rabb, kulluk, ibadet gibi birçok kavramlarımız maalesef işlevsiz bırakıldı.

Seçimlere iştirak etmeme taleplerine bizden birilerin cevapları hep aynı idi. Öyle ise üzerinde bu devlete ait olan kimliği neden taşıyorsun? Bu devlete neden vergi veriyorsun? Bu devlet kurumlarında neden çalışıyorsun? diye uzayıp giden suçlamalar olarak devam etti.

Bu suçlamaları neden daha önce değil de kendilerini Allah’ın ayetleri ile uyardığımızda yaptıklarını da düşünmek lazım. Allah’ın egemenliğini kullara veren ve bunda hiç sakınca görmeyen bu kesimlerin bu kurumlarda çalışma meselesini gündeme getirmeleri, bununla aynı görmeleri çok yanlış bir değerlendirmedir. Hele ki Peygamberimizin (S) Yahudiler yanında çalıştığı, bu kesimlerle ticaret yaptığı da düşünülürse bu konu daha iyi anlaşılacaktır. Burada başka birilerini hükmeden yerine koymak, hüküm yetkisini Allah’tan alıp halka vermekle bu meseleler ayrı şeylerdir. Bu konuları farklı yazılarda uzunca anlatmıştık o yüzden tekrar etmeyi uygun görmüyorum.

Öyle anlaşılıyor ki, kök anlaşılmadan, kökteki bilinç anlaşılmayacak. Kökteki iman yaşanmadan, çiçeğe sahip çıkmaya çalışmak, dalından koparılan bir çiçeğe sahip çıkmaya veya bu çiçeği yakaya takmaya benzer ki, bu çiçek solmaya ve sararmaya mahkûmdur. Çünkü imanın yalnızca bilgisine sahibiz ve bunları pratik hayatımıza aktaramıyoruz. Yakalarımıza taktığımız bu çiçek geçici bir süre bizimmiş gibi gözükse de kalplerimizde kök salmadığı, bizlere yabancı ve bizlerden kopuk olduğu için emanet bir eşya, emanet bir duygu görüntüsü vermektedir aslında. Bu şekli ile tagutların oluşturdukları seçim aldatmacalarına hemen de kanabiliyoruz. Oysa sahiplendiğimiz veya sahipleneceğimiz hasletlerin bizlerin bir parçası olması, kalplerimizde yeşermesi gerekmez mi? Daha da vahim olanı, sahiplendiğimiz, içselleştirmeye çalıştığımız şeylerin batının yaşam tarzına ait olduğunun farkına varamayışımızdır. Laik ve kapitalist bir yaşamın İslami bir yaşantı olabileceği ve bu halimizle kabul edilmeyi bekliyor olmamız oldukça şaşılacak bir durumdur. Demokrasi adı verilen bu çiçek, İslam’ın saf ve berrak kokusunu asla vermeyecektir, bu aşı hiç bir zaman tutmayacaktır. Çünkü bizlerle hiç bir şekilde akrabalık bağları bulunmamaktadır. Bu nedenle tarlayı zararlı maddelerden temizlemeden, ekilmesi gerekeni ekmeden yağmur duasına çıkmamız ve bereketli mahsuller beklememiz haliyle abes olacaktır.

Ben bu seçimlerde ve tüm hayatlarında taguti düzenlerin aldatıcı propagandalarına aldanmayan emr olunduğu gibi dosdoğru bir yol tutturan tüm muvahhit kardeşlerimi kutluyorum. Allah onlardan razı olsun. Bu kardeşlerimiz morallerini daima yüksek tutmalılar. Çünkü gelecek nesillerin azığı her zaman bu kardeşlerimizde olacak. Bizleri kırmayan, çevrelerinde gördükleri her türlü baskı ve kınanmaya karşın Allah’ın ayetlerini yüceltip bu tarz çirkin kurguların içerisinde bulunmayan kardeşlerim her türlü övgüyü hak etmişlerdir. Tüm bu kardeşlerimizin bugünlerde çektikleri bu sıkıntılar inşallah onlar adına cennetin bedeli sayılır. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *