Kur’an okumak-1

Kur’an okumak-1

Kur’an’ın okunması ertelenemeyecek aslî vazifemizdir. ‘Kur’an okumak’ derken onun anlaşılmasının ve muradının kavranmasının kastedildiği malumunuzdur. Kur’an’ın anlaşılması onun hayatımıza yön vermesi açısından son derece önemli ve ihmal edilmemesi gereken bir husustur. “Kur’an anlaşılmaz, onu anlamak için şöyle âlim, böyle hafız, şu şu bilgilere sahip onlarca şartı yerine getirmiş olmak gerekir!” diyen anlayışı çok şükür ki

Kur’an’ın okunması ertelenemeyecek aslî vazifemizdir. ‘Kur’an okumak’ derken onun anlaşılmasının ve muradının kavranmasının kastedildiği malumunuzdur. Kur’an’ın anlaşılması onun hayatımıza yön vermesi açısından son derece önemli ve ihmal edilmemesi gereken bir husustur.

“Kur’an anlaşılmaz, onu anlamak için şöyle âlim, böyle hafız, şu şu bilgilere sahip onlarca şartı yerine getirmiş olmak gerekir!” diyen anlayışı çok şükür ki epey gerilerde bıraktık! İstenilen seviye ve olgunlukta bir netice hasıl oldu mu peki?! Bu, tartışılır! Bir de meal enflasyonu denecek boyutta bir süreçle karşı karşıyayız! İstenen, amaçlanan bu muydu?! Bizce ‘hayır’! Meal, tercüme sahiplerine kızsak mı, şükranlarımızı mı sunsak?!

Bu yazının amacı meal kritiği yapmak veya meal, tercüme yapmanın ilkelerini/şartlarını sunmak değildir! Bunlar iki ayrı konu olarak üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususlardır.

Biz “Kur’an okunsun, anlaşılsın, o anlaşılır!” diyenlerden olarak bu hayat rehberimizin okunup anlaşılmasının her bir Müslüman bireye farz olduğunu, bunun asla ihmal edilemeyecek bir vazife olduğunu söylüyoruz. Okumanın anlama, anlamanın bilgi/ilim sahibi olma, anlama ve öğrenmenin hayatımıza aktarma, ‘neyi, niçin ve nasıl’ yapmamız veya yapmamamız gerektiğini bilerek hareket etme adına gerekli olduğunu söylüyoruz. Bu süreçler birbirini gerektiren, takip eden durumlardır.

Burada iman ederek ve teslim olarak okuma ile bilgi için/entelektüel okumayı da birbirinden ayırmamız gerekiyor. Bir de iman edip teslim olarak okumanın çok farklı olarak algılandığını ve uygulandığını maalesef belirtmek durumundayız. Hele muradımızın ‘yüzünden/ teberrüken’ anlamadığımız dilde okunmasının olmadığı aşikârdır. Açıkça söylüyoruz ki bunun ‘sevap’ olup olmaması bir tarafa bir faydasının, toplumsal değişime bir katkısının da olmadığı apaçık ortadadır.

Kur’an tekraren, anladığımız dilde, karşılaştırmalı, gereğinde tefsir/tarih vb. kaynaklara müracaat edilerek, gerek inzal sırasına göre ve gerekse tertip sırasına göre, tartışılıp teati edilerek, sindire sindire, özümseyerek okunmalıdır. Ayet, siyak sibak, konu ve bağlam bütünlüğü, sure bütünlüğü ve Kur’an bütünlüğünde düşünülerek okunmalıdır. Tüm hayatımıza yön verecek, bizi şekillendirecek, onun ahlakını ahlakımız kılacak bir tarzda sürekli okunmalıdır. Ramazan/oruç aylarının geleneksel hatim merasimleri meal okuma/anlama halkalarına dönüştürülmelidir. Hatta sürekli elimizin altında, yeme içme gibi hayatımızın olmazsa olmaz gereksinimi haline getirilmelidir. Bedenleri doyurduğumuz gibi ruhumuzu/ zihnimizi/aklımızı Kur’an düsturlarıyla doyurmalıyız. Dahası bahsettiğimiz meal bolluğundan şikâyetçi isek bir bildiri/kitapçık ile bunların artılarını eksiklerini sergileyebilmeliyiz. Kapsamlı, kuşatıcı, günümüz algı ve idrakine hitap eden bir toplu meal çalışmasını teşvik ve tanzim edebilmeliyiz. Böylece ‘meal yazmak için yazma’ boşluğunun önüne geçilmiş olunur. Bu okuma, öğrenme, anlama, kavrama, hayatımızı aksettirme çalışmalarında doğru bir tarza ulaşılır ve bir mealin kelime/kavram/çeviri olarak ana vurguları doğru olarak ortaya çıkarılabilir böylece.

Her grubun, her cemaatin öne çıkardığı, kabul veya reddettiği meal/tercüme/tefsirler var artık! Elbette hazır bulunuş, ön kabuller, sabık bilgiler meal yazan kadar meal okuyanın da bir avantajı olabileceği gibi dezavantajı da olabilir! Anlamın önünde bir duvar olabilir bu ön kabullerimiz! Bu anlam/muradı kavrama yolculuğu bizi tefsire, hadise, sünnete müracaata iterse onlara fıkıh, tarih kitaplarına sevk ederse onlara elbette başvuracağız. Kur’an’ı kendi fikir, düşünce ve ön kabullerimizi onaylatmak için mi okuyacağız?! Yoksa anlamın ve maksadın peşinde olarak Kur’anla kendimizi arındırıp kişilik ve ahlak oluşturmak için mi?!

Kur’an’ı anlamada, maksadını/muradını kavramada Kur’anî kelimelerin, kavramların, terkiplerin, söz ve ifade sanat ve tarzlarının, ‘kim söylüyor, kime söylüyor, ne söylüyor, nasıl söylüyor’ suallerinin cevaplarının, sebebi nüzulünün (neyi çözmek için ne söylüyor) iyi anlaşılması, bilinmesi gerekmektedir. Kur’an kıssalarının ve tüm ayetlerinin bize, şimdi her türlü hastalıklarımızı, cahiliyyemizi, karanlıklarımızı gidermek için nazil olduğunu düşünerek okumalıyız. Nefsimizdekileri Kur’andakilerle değiştirerek, vahyin terbiye ettiği, kişiliğini inşa ettiği, ahlakını oluşturduğu bireyler olarak okumalıyız. Kur’an’ı o çağın o imkânsızlıkları içindeki insanları bile anlayıp, kabul edip, bile isteye kişilik oluşturdular! İnkâr edenler de bile bile, çekememezlikleri, inatları sebebiyle, anladıkları halde reddettiler! Bu çağın bu imkânları çerçevesinde Kur’an’ın anlaşılıp anlaşılmamasını tartışmak abesle iştigal etmekten, onulmaz bir körlükten başkası değildir!

Evet, Kur’an yeryüzünde belki en çok okunan kitap! Müslüman coğrafyalarında yüzünden, diğerlerinde (bu içerde de mümkün) ise kâh eksik/gedik/yanlış/çelişki bulmak ve inkârlarını artırmak adına, kâh merak/ne diyor kaygısıyla, kâh bilgi sahibi olma/akademik bilgilenme adına okunmaktadır! Yüzsüzlükle, onun ancak birilerince anlaşılabileceği dikte edilerek, metne ve de kendi yazıp çizdikleri/söyledikleri ‘adğasu ahlam’ türünden hurafelere yönlendirmeler ise bir bahsi diğerdir!

Akif’in dediği gibi ‘Kaydında değil kimse mananın! olunca, hayat rehberimiz, yol kılavuzumuz, sıratı müstakime sevk edecek hidayet kitabımız raflardan, süslü kılıflardan, ‘abdestsiz okunmaz!’ yargılarından kurtarılmadan ne vicdanlara, ne aklımıza, ne fikrimize, ne yürek ve beyinlerimize ve ne de hayatımıza iniyor! Manayı anlamak ve çokça Kur’an okumaları bizi ‘Kitap yüklü merkepler!’ ikazına muhatap kılıyorsa eğer, bu daha feci bir durumdur!

Hâsılı Kur’an okuyacağız, hep okuyacağız! Okutacağız! Okudukça anlayacak, anladıkça okuyacağız! Kendi imtihanımızı kavramak için okuyacağız! Okumayı gereğince yapacak, okutmayı da ihmal etmeyeceğiz! Anlayacak, hayatımıza rehber kılacağız! Başka çaremiz de yok, yolumuz yöntemimiz de!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *