O sıradışı bir Allah dostuydu!

O sıradışı bir Allah dostuydu!

Ercümend Özkan da bu toprakların nadide mütefekkirlerindendi. Sıra dışı bir görüntü ve daha önce pek bilinmeyen bir söylemle çıktı insanların karşısına. Hazır paket kabulleri yeniden yorumlamaya davet ediyor; dini kalın ilmihallerden çıkarıp kavramları pasından sıyırıp gözler önüne seriyordu…

O sıradışı bir Allah dostuydu!

Enes Malikoğlu

Sizin veliniz ancak Allah, O’nun Peygamberi, namaz kılan, boyun eğerek zekât veren müminlerdir.(Maide:55)

Osmanlı’nın son yılları ve Cumhuriyet’in ilanının ilk yılları arası: Müslümanlar için karanlık dönem; tabiri caizse fetret yılları. Âlimler, mütefekkirler ve önderler bir bir istiklal mahkemelerinde idam edilip şehit oldular. Yaşayanlar baskılarla ya susturuldu; ya da sürgüne mahkûm edildi. Hepimizin bildiği; ama hep birbirinden sakladığı acı gerçekler vardır o dönemlere ait. Zabitlerin zorla eve girip Mushafları topladığı, nenelerimizin örtülerinden tutulup koparıldığı acı anılar kulağımıza çalınmıştır ister istemez. Halk kalakalmıştır ortada, çağın yeni sorunlarına karşı korumasızdır artık toplum. Soracağı danışacağı bilmediklerini ona anlatacak insanlar yoktur. Haksızlığa karşı baş kaldırmak istese önder olacak kimseler kalmamıştır meydanda.

Bir zamanların Türkiye’si

Tek parti döneminden hemen sonra yavaş yavaş aşılan fetret devri bastırılmış dini hayatın yeniden filizlenmesine neden olmuştur. İslam, yeşermesine uygun bir ortam olmamasına rağmen toprağın en zayıf noktasından fışkırmıştır adeta. Tüm olumsuzluklara rağmen toplum –özellikle gençler- okuyarak araştırarak İslam’a olan açlığını gidermeye çalıştı. Müslüman ve Batılı yazarların eserleri çevirileri okunmaya başlandıkça adeta bir uyanış dalgası oluştu. Ve yeniden Müslüman mütefekkirler çıkardı bu topraklar.

İşte Ercümend Özkan da bu toprakların nadide mütefekkirlerindendi. Sıra dışı bir görüntü ve daha önce pek bilinmeyen bir söylemle çıktı insanların karşısına. Hazır paket kabulleri yeniden yorumlamaya davet ediyor; dini kalın ilmihallerden çıkarıp kavramları pasından sıyırıp gözler önüne seriyordu.

1938 yılında Kırşehir’de doğdu. Gençlik yıllarında ilk önce kısa dönem milliyetçi muhafazakâr çevrelerde yer alırken daha sonra Hizbu’t-tahrir örgütüyle tanıştı ve Türkiye sorumlusuyken örgütle ayrı düştü ve ayrıldı. Daha o günlerden itibaren her zaman sistemle başı dertteydi.  Ömrü boyunca hapis yattı, gözetim altına alındı, sürgün yedi ama doğru bildiği doğrulardan asla vazgeçmedi. Söyledikleri hep tartışıldı; seveni de çoktu sevmeyeni de.

Bugüne kadar Ercümend Özkan hakkında çok şey söylenegelmiştir. Tekfir edenler, mezhepsiz diyenler, mealci diyenler, zındık diyenler. Fakat o hepsini reddetmiştir. Kur’an’ı anlamada en büyük engellerden biri diye mealciliği gösterdi. Mezhepleri değil mezhepleri dinleştirip tartışılmaz etiketi basanları eleştirip mezhepçilikle mücadele etti. Tasavvufun tartışmalı konuları üzerine gitti. Kişileri değil kavramlar üzerinden eleştirdi kadim yanlışları. Yani tekfirden olabildiğince uzak durdu. Ercümend Özkan onu seven sevmeyen herkesi etkiledi. Günümüzün yazarları, İslami söylemin temsilcileri, hatta siyasetçileri bile onun etkisi altında kalmıştır.

En büyük özelliği müslümanlara eleştiri kültürünü edindirmesiydi

Ercüment Özkan’ın en öne çıkan yönü hep Tasavvufla olan hesaplaşması olarak gösterildi. Ancak ondan daha önemli bir şey vardı onu Türkiye Müslümanları açısından önemli kılan: Müslümanlara eleştiri kültürünü edindirmesi. Asıl bu yüzden saldırıya maruz kaldı çoğu zaman. Önder, şeyh, parti lideri veya ağabey her kim olursa olsun söylediklerinin mutlak olmadığını; yazılan hiçbir kitabın tamamen hatasız olamayacağını öğretti Müslümanlara. İşte bu özelliği Ercümend Özkan’ın “büyük adamlar”ı rahatsız eden en büyük özelliğiydi.

Seda Sayan’ın sabah kuşaklarına katılıp halkın kemikleşmiş doğrularına saldıran ilahiyatçılardan asla olmadı o. Eli her zaman taşın altındaydı. Ömrünün büyük çoğunluğu ekonomik sıkıntılarla geçti. Sağlığı bozukken bile çalıştı hiç dinlenmedi. Demokrat Parti’den, ANAP’tan milletvekilliği teklifleri aldı Milli Görüş ekolüyle zaten yakındı, istese en üst kademelere gelebilirdi siyasette; fakat hiç bulaşmadı. İslami parti kurma çalışmalarına girişti ama ortam buna pek müsait değildi sonuçlanmadı bu projeler de.

Ercüment Özkan’ın en önemli eseri: İktibas Dergisi

Ercümend Özkan’ın en büyük eseri günümüzde de çıkmaya devam eden İktibas Dergisi’dir.(Gerçi son birkaç aydır raflarda pek görünmüyor.) İktibas salt akaidi ve dini bilgilerin olduğu bir dergi değildi. İslami kavramlar işlenirken, dünyanın gidişatı, Müslümanların dünya üzerindeki durumu, Türkiye’de yaşanan gelişmelerin Müslüman’ca yorumlarını görmek mümkündü. Geçimini zaten kurduğu basın ajansından sağlayan Ercümend Özkan, derginin son sayfalarında yerli ve yabancı basından alıntılara yer veriyordu. Derginin tirajı iyi olmasına rağmen hem parasını alamıyordu hem de dağıtımıyla ilgili yukarılardan baskılar geliyordu. Buna rağmen İktibas’ı çıkarmaktan vazgeçmedi. İktibas sayesinde Türkiye’de Müslümanların zamanla kirlenmiş beyinlerini yıkamaya devam etti!

Son nefese dek adanan bir ömür

Ömrünün son yıllarında kalp rahatsızlığı artmasına birkaç kez hastanede yatmasına rağmen o çalışmayı bırakmadı. Eşinin ve dostlarının ısrarlı dinlenme nasihatlerini tutmadı. “ben bunları yapmazsam kimsenin yapacağı yok” deyip geceleri herkes uyurken o yazı yazmaya devam etti;  şehir şehir dolaşıp konferanslara, sohbetlere, TV ve radyo programlarına katıldı. Son nefesine kadar bütün maddi teklifleri reddetti; tehditlere kulak asmayıp insanları düşünmeye, akletmeye ve sonra tek Yaradan’a teslim olmaya davet etti.

Ve 24 Ocak 1995 sabahı konferans, toplantı ve sohbetlere katılacağı bir gezide, Adana’da kalp krizi sonucu vefat etti. Hiçbir zaman emekli olmayı, dinlenmeyi düşünmüyordu; amacına ulaştı Allah yolunda yaşamını yitirdi. Onun ölümü ondan etkilenen Müslümanları çok üzerken varlığı tahtlarını sarsan kralları, abileri çok sevindirdi. Fakat onun etkilediği Müslümanlar, ondan aldıkları mirası iyi-kötü devam ettiriyorlar. Hala birileri ondan ve onun fikirlerinden rahatsız. Şeriati’nin dediği gibi o da rahatsız etmeye geldi ve hala –şükürler olsun- rahatsız etmeye devam ediyor.

DÜNYA BİZİM

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *