Nuh’un gemisini bulmuşlar!

Nuh’un gemisini gerçekten merak edenler varsa, o gemiyi uzakta aramaya gerek yoktur! O gemi, ellerinin altında bulunmaktadır. O gemi Kur’an’dır. Kendilerini bütün çağdaş putperest ideolojilerin helakinden kurtaracak Nuh gemisi işte bu Kur’an’dır.

NUH’UN GEMİSİNİ BULMUŞLAR!

Mehmed Durmuş

Nuh’un gemisi kaçıncı defadır bulunuyor!

Ahh bu insanlık, ah bu şirk dünyası, yeryüzünün bu en girift bilmecesi… Nuh’un gemisini bulmak… Acaba Nuh’un gemisini bulmak neden bu kadar önemlidir? İbrahim’in, oğlu İsmail yerine kestiği ‘koç’ neden bu kadar merak konusudur? Acaba Musa’nın yılan asası nice olmuştur? Salih’in devesinin iskeletine ne zaman rastlanılacaktır? Ya Yunus Peygamber’in bindiği gemi? Yusuf hangi kuyuya atılmıştı acaba? Yusuf’un, babasına gönderdiği ve gözlerinin yeniden görmesine sebep olan gömleği, Nuh’un gemisinden daha mı az merak etmeye değer? Gelin şunu da merak edelim: acaba İsa’yı asmak için hazırladıkları o çarmıh şu an nerededir?

Ben Nuh’un gemisinin bulunduğuna asla inanmadığım gibi, bulunacağına da inanmıyorum. Nuh tufanını, sadece kendi şehrinde değil de, bütün dünyada olmuş zanneden insanların da yanılgı içinde olduklarını düşünüyorum. Geminin bulunmasını ister misin denirse, evet, tarihi kalıntıları izlemeyi, tarihi yerleri ziyaret etmeyi çok severim. Bunun için, şirke vasıta oluyor kanaatiyle Peygamber’in şehirlerinde hiçbir tarihi doku bırakmayan Suudileri de hiç haklı bulmuyorum. Nuh’un gemisi elbette bende de bir heyecan oluşturur ama Nuh’un gemisini bulma saplantısı, takıntısı artık tam bir paranoyaya dönüşmüş durumdadır. Zaten Nuh gibi yaşamayınca, Nuh’un gemisi peşinde koşturacak bir paranoya ile vakit geçirmek gayet sıradan bir iştir.

Bir zamanlar da bir aklı evvel, Firavun’un secde halindeki iskeletini bulmuştu, Kızıl Deniz kıyısında! Sanki Firavun ölünce deniz kıyısında secde eder vaziyette dikildi kaldı ve 1980’lere kadar ona hiç kimse rastlamadı ve öylece asırlarca bekledi! Bizdeki iskelet tapıcıları bu olayı aylarca ve yıllarca manşet yapmışlardı. Hala bir kesimin en büyük ilgi alanına girmektedir, Firavun’un cesedi…

Nuh’un gemisine, Firavun’un sözde cesedine gösterilen ilgi hep aynı zihin yapısından kaynaklanmaktadır: bu zihin yapısı, mucize diye, yumurtanın, karpuz çekirdeğinin ya da hurma çekirdeğinin üzerinde veya ineğin sırtında illa ki Allah lafzını yazdıracak! Gökyüzünde bulutlardan bakan bir çift İlahî göz (haşa) tespit edecek! Dağın tepesinde yağan karlardan Allah lafzı oluşacak v.s. Bu beklentiler, İsrailoğulları’nın, Allah’ı açıkça görmezsek inanmayız tafralarına benzemektedir. Halbuki yeryüzü ve gökyüzü, bütün kainat, insanın bizzat kendisi yığınlarca, milyonlarca, milyarlarca mucize ile dopdoludur. İnsan aslında bir mucize okyanusu içinde yaşamaktadır. Bir ineğin yeşil ot yiyip de beyaz süt vermesi, arının, yeryüzünün çiçeklerini en bilgin bir usta maharetiyle dolaşıp, dünyanın en güzel tatlısını üretmesi mucize olarak yetmiyormuş gibi insan, adeta karşısına sanki Allah’ın getirilmesini istemektedir!

Tekrar dönelim Nuh’un gemisine. İnsanlar Nuh’un gemisini neden bu kadar merak ederler? Neyine gerek bu insanların Nuh’un gemisi? Gemiyi bulmak, imanlarını mı artıracak? Nuh’la başlayıp Muhammed’le (hepsine salat ve selam olsun) son bulan risalet zincirine olan imanları mı pekişecek? Allah’ın kudreti, gönüllerinde daha bir yer mi edinecek? “Rabbimiz demek doğru söylemiş!” mi diyecekler? Zannetmiyorum.

Nuh’un gemisini aramak artık arkeolojik bir hobi, dini bir magazin ve toplumları eğlendirecek bir sansasyondan başka bir anlam taşımamaktadır. Nuh bugün yaşıyor olsaydı, onunla beraber kaç kişi girerdi acaba gemiye? Nuh (a.s) gece-gündüz demeden, kısık sesle ve yüksek sesle, açıktan ve gizli gizli, tek tek ve toplu halde Allaha davet ettiğinde, onun çağrısını duymamak için parmaklarını kulaklarına tıkayan ve elbiselerini başlarına bürüyen o günün insanı ile bugünün Nuh gemisi meraklılarını birbirinden ayıran nedir sizce? Bugünün insanı Nuh’un çağrısına koşa koşa mı giderdi, elbiselerini başlarına bürümezler miydi? Parmaklarıyla kulaklarını tıkamazlar mıydı?

Nuh’u açıkça dalalette gören, yani “sen sapıksın!” diyen o günkü toplum önderleri (mele) bugün kayıp mı oldular? Allah’ın elçilerinden hangisi bugün yaşasaydı, ona da “sapıksın!” demezlerdi? Nuh’u taşlamakla tehdit etmişlerdi. Muhammed (sav)’i bizzat taşlamışlardı. Bugün taşlanacak bir ‘Nuh’ yoksa bu, bizim, Nuh’tan daha seviyeli kimseler oluşumuzdan mıdır, yoksa bizim kâfirlerimizin Nuh kavminin kâfirlerinden daha saygılı kimseler oluşundan mıdır? Nuh kavminin önderleri, Nuh’a inananları düşük seviyeli, baldırı çıplak/ayak takımı, avam (rezil kişiler) olarak nitelendiriyordu. Şehrin aristokratları, para babaları, kabile şefleri değildi inananlar demek ki. Bugün de mü’minler, çağın kâfir önderleri tarafından aynı derecede üçüncü, beşinci sınıf olarak görülmüyor mu?

Bu soruları böyle uzatıp gitmek mümkündür. Fakat demem odur ki, bizzat bu işlerde görev alan, fiilen çalışan hiç kimseyi hedef almıyorum ama demeliyim ki, bana öyle geliyor ki, Nuh’u taşlamakla tehdit eden, gemisine binmeyen ve gülüşerek onunla alay edenler şimdi Nuh’un gemisini arıyorlar. Nuh’un gemisi haberlerine de en çok aynı çizgideki insanlar ilgi duyuyorlar.

Nuh’un gemisini gerçekten merak edenler varsa, o gemiyi uzakta aramaya gerek yoktur! O gemi, ellerinin altında bulunmaktadır. O gemi Kur’an’dır. Kendilerini bütün çağdaş putperest ideolojilerin helakinden kurtaracak Nuh gemisi işte bu Kur’an’dır. Nuh’un bu yeni gemisi daha da büyümüş, istîab haddi sınırsız, Nuh’un elleriyle yaptığı gemiden daha da güvenilir, batması, alabora olması söz konusu olmayan, dümeni Brüksel’e değil, Mekke’ye yönelik bir gemi… Bütün samimi insanları, ihlâslı müminleri o gemi beklemektedir. O gemiye binmek hiçbir zaman ‘geç’ değildir; sadece ölüm anı hariç…

Kısacası, Kur’an’ı terörle anlamdaş kılanların Nuh’un gemisini aramaları, insanoğlunun dalaletlerinden biridir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *